🏮 10 Sınıf Edebiyat Dede Korkut Hikayeleri Özet
Destanderleyicisi, Dede Korkut kitabının önsözünde Dede Korkut hakkında şu bilgileri verir ve onun ağzından şu öğütlerde bulunur: Bayat Boyundan Korkut Ata derler bir er ortaya çıktı. O kişi, Oğuz’un tam bilicisi idi. Ne derse olurdu. Gaipten türlü haber söylerdi Korkut Ata Oğuz Kavminin her müşkülünü hallederdi.
Bubölümde özelllikle öğrencilere yönelik kitap tavsiyeleri yapılacaktır. Öğretmen arkadaşların okuttukları ve öğrencilerin beğendikleri kitapları bize bildirmelerini rica ederiz. Bu tavsiye yazısında kitabın özeti ve kahramanlar hakkında bilgi olursa memnun oluruz. Teklifleriniz değerlendirilecektir.
DedeKorkut Hikâyelerinin en yaygın 12 hikâyesinin kısa özetleri: 1-DİRSE HAN OĞLU BOĞAÇ HAN: Toy edilirken Karatağ'a oturtulan ve çocuğu olmayan Dirse Han'ın bir oğlu olur ve Bayındır Han'ın boğasını öldürdüğü için Dede Korkut tarafından "Boğaç Han" olarak adlandırılır,bey olur.Dirse Han'ın 40 yiğidi, oğlanı babasına kötüler.Babası avda oğlunu oklar
Theypassed orally from generation to generation, and they were probably written down in the 15th century. The stories of Dede Korkut are unique masterpieces of the Turkish culture. ÇEVİRİSİ: Dede Korkut’un Öyküleri Dede Korkut bir hikaye anlatıcısıydı. Oğuz Türklerinin soylu erkekleri ve kadınları arasındaki kahramanlık
AşağıdaDede Korkut Hikayeleri özetlendirilmiştir. Dirse Han Oğlu Boğaç Han Hanlar Hanı Bayındır Han, yılda bir kez şenlik düzenleyip, bütün Oğuz beylerini konuk ederdi. Yine bir şenlik zamanı idi. Şenlikte, Han’ın emri gereğince, oğlu ve kızı olmayanlar kara çadırda kalacak, altına kara keçe döşenecek, kara koyun eti verilecekti.
ProjeAdı (Başlığı):DEDE KORKUT HİKÂYELERİ’NDE TARİH (Edebiyat öğretmeni,aregem.ktb.gov.tr, 2021) Konu İle ilgili Çalışmalar Hakkoymaz ve Uygun (2017) tarafından yapılan “Dede Korkut Hikâyelerinde Üstün Yetenekli 4.Ortaokul 6.sınıf ve 7.sınıf Sosyal Bilgiler dersinde Dede Korkut Hikâyelerinin milli ve
10 1916 yılında Kilisli Rıfat Bilge bu hikâyeleri Dresden yazmalarından kopya edinerek yayımlamıútır. Muharrem Ergin (1925 – 1995) Azerbaycan’ın Ahıska bölgesinde doğan araútırmacı, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk
WxjDy. Türk dili ve edebiyatı dersi 10. sınıf 2. ünite "HİKÂYE" özet konu anlatımı. DEDE KORKUT HİKÂYELERİ • Eserin asıl adı Kitâb–ı Dedem Korkud Alâ Lisân–ı Tâife–i Oğuzân’dır Oğuzların diliyle Dedem Korkut’un Kitabı. • İçinde bir ön sözle on iki hikâye vardır. Halkın ortak malıdır. • Eser Akkoyunluların egemen olduğu Kuzeydoğu Anadolu Bölgesi’nde XIV. yüzyıl sonlarında veya XV. yüzyıl başlarında halk ağzından derlenerek yazıya geçirilmiştir. Dede Korkut Hikâyeleri’nin ilk defa Dede Korkut adlı bilge bir ozan tarafından anlatıldığına inanılmaktadır. • Her hikâyede adı geçen, olaylardan hisse çıkaran, hana dua eden Dede Korkut; hikâyenin yazarı değil daha çok manzum destani hikâyeler anlatan, ozanları simgeleyen bilge bir kişidir. • Hikâyelerde Müslüman Oğuzların, komşuları olan Rum, Ermeni ve Gürcü devlet veya beyliklerle yaptıkları savaşlar; bazılarında kendi iç mücadeleleri; bazılarında da tabiatüstü varlıklara Azrail, pınar perisi, pınar perisinin oğlu Tepegöz karşı giriştikleri mücadeleler anlatılmıştır. • Dede Korkut Hikâyeleri’nde doğaüstü varlıkların yer almasından dolayı hikâyeler destan karakteri taşır. • Nazım ve nesir karışık yazılmaları, kısa olmaları, ayrıntılar üzerinde durmamaları bakımlarından da halk hikâyesi karakteri taşımaktadır. • Bundan dolayı bu eser, destan döneminden halk hikâyeciliği dönemine geçişin ilk örneği kabul edilir. • Dede Korkut Hikâyeleri’nde olaylar ve tasvirler nesirle; karşılıklı konuşmalar, duygu ve düşünceler nazımla dile getirilir. HALK HİKÂYELERİ • Halkın ortak malı olan halk hikâyeleri, göçebe hayattan yerleşik hayata geçişin ilk ürünlerindendir. • Halk hikâyeleri, zaman ve coğrafyanın etkisiyle efsane, masal, menkıbe, destan vb. ürünlerle beslenerek o dönemde uzun soluklu olayların anlatıldığı metinlerin yerini tutmuştur. Bu türün gelişiminde tarihî olayların ve dinin de etkisi vardır. • Halk hikâyelerinin konuları genellikle aşk Tahir ile Zühre, Arzu ile Kamber, Âşık Garip Hikâyesi... ve kahramanlıktırKöroğlu vb.. Bazen de her iki konu birlikte işlenir Kirman Şah, Yaralı Mahmut.... • Kaynağı Türk, Arap-İslam ve Hint-İran olan, büyük ölçüde meddahlar ve saz ustası âşıklar tarafından anlatılan halk hikâyelerinde ezgi ve şiir iç içedir. Bu sözlü dönem ürünlerinde konuşma dilinin özellikleri görülür. • Halk hikâyelerinde her zaman bir engel vardır. Bu engel sevenleri birbirinden ayırır. Sevenler mezarlarında da rahat kalamazlar; bir çalı dikeni, bir böğürtlen otu olur; iki sevdalının, iki gül fidanının arasında biter. CENKNÂMELER • Hz. Ali'nin kahramanlıklarının anlatıldığı, dine dayalı destansı hikâyelerdir. • Hazreti Ali çevresinde teşekkül eden cenknâmeler, XIII. yüzyıldan itibaren Anadolu sahasında tercüme, telif ve adapte yoluyla işlenmiştir. Sözlü gelenekte var olan cenknâmeler, daha sonra yazıya geçirilmiştir. • Şekil bakımından nazım, nesir veya nazım-nesir karışık olarak kaleme alınmıştır. • Hz. Ali, olaylarda sürekli sahnede kalan örnek cengâver-gazi tipini temsil etmektedir. Müslim-gayrimüslim mücadeleleri fikri üzerine kurulmuş cenknâmelerde Müslim ve gayrimüslim olmak üzere iki tip vardır. • Somut veya hayalî varlıklar cenknâmelerde sürekli sahnededir. • Cenknâmelerde, olağanüstü ögeler söz konusudur. TANZİMAT DÖNEMİ'NDE HİKÂYE • Bu dönem hikâyeleri Fransız edebiyatı örnek alınarak oluşturulmuş eserlerdir. • Dönemin önemli hikâyecilerinden biri, Ahmet Mithat Efendi’dir. Kendi iç dünyasından ziyade dış çevreyi anlatması yönüyle dikkatleri çeken Ahmet Mithat Efendi’nin Letâif–i Rivâyât adlı eserler serisindeki hikâyeler, Türk edebiyatındaki ilk yerli hikâye örnekleridir. Sosyal fayda peşinde koşan yazar, okuyucu için yararlı gördüğü telkinleri ön planda tuttuğu için modern hikâye tekniğine tamamen bağlı kalmamıştır. • Hikâye türü, Tanzimat’tan sonra da gelişimini devam ettirmiştir. MİLLÎ EDEBİYAT DÖNEMİ'NDE HİKÂYE • Eserlerde halkın anlayacağı sade bir dil kullanılmıştır. • Mekân olarak Anadolu seçilmiş, Anadolu halkının sorunları ve yaşantısı gözleme dayalı olarak ele alınmıştır. Bunda Anadolu'da devam eden Millî Mücadele kadar devrin Türkçülüğü savunan yazarlarının da önemli katkısı vardır. • Dönem yazarlarının çoğunda realizm akımının, bazılarında ise natüralizm akımının etkileri görülür. • Millî Edebiyat Dönemi'nin hikâyesinde baskın anlayış; Türkçülük düşüncesi oluşturmak, milli kimliği uyandırmak ve milli bilinç oluşturmaktır. • Millî Edebiyat Dönemi’nin Ömer Seyfettin’den başka önde gelen hikâyecilerinden bir diğeri, eserlerinde gözlem ve mizahın önemli yer tuttuğu Refik Halit Karay’dır. Yine bu dönemde Halide Edip Adıvar, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Aka Gündüz, Reşat Nuri Güntekin hikâye türünde eserler vermişlerdir. DİL BİLGİSİ Sözcükte Anlam konusu özet bilgiler için → tıklayın Fiilimsi konusu özet bilgiler için → tıklayın
Özgün adı “Kitab-ı Dedem Korkut Ala Lisan-ı Taife—i Oğuz Han” Oğuz Boylarının Dilince Yazılmış Dede Korkut Kitabı olan kitap, edebiyatımızın en önemli eserlerinden Korkut Hikâyeleri’nin TürüDede Kodrut Hikâyeleri, hem destan hem de halk hikâyesi özelliği gösterir. Destan geleneğinden halk hikâyeciliğine geçiş özelliği Korkut Hikayeleri’ndeki on iki parçanın her birine hikâye denilmesine alışılmıştır. Bu parçalar, günümüz hikâye tarzına baz yönlerden benzemektedir. Yine eserdeki parçalar tam olarak hikâye sayılamaz çünkü bazı hikâyelerde inanılmaz olaylar, olağanüstü kahramanlıklar vardır. Eser, bu yönüyle destana benzemektedir. Dede Korkut Hikâyeleri, şiir ve düzyazı karışık olması yönüyle halk hikâyelerine Korkut Hikâyelerindeki HikâyelerEser, bir ön söz ve “boy” adı verilen 12 hikâyeden Korkut Hikâyeleri’ndeki hikâyeler şunlardırDirse Han Oğlu Boğaç Han DestanıSalur Kazan’ın Evinin Yağmalanması DestanıBay Büre Bey-oğlu Bamsı Beyrek DestanıKazan Bey’in Oğlu Uruz’un Esir Düştüğü DestanıDuha Kocaoğlu Deli Dumrul DestanıKanlı Koca-oğul Kanturalı DestanıKazınık Kocaoğlu Beg Yegenek DestanıBasat’ın Tepegöz’ü Öldürdüğü DestanıBegiloğlu Emren’in DestanıUşun Koca Oğlu Segrek’in DestanıSalur Kazanın tutsak olup oğlu uruzun çıkardığı boyİç Oğuz Dış Oğuza Asi Olup Begrek’in Öldüğü DestanıDede Korkut Hikâyelen”nin İçeriğiEserde, 13. yüzyılda Doğu Anadolu, Azerbaycan’da yaşayan Oğuz Türklerinin yaşantılarını, kendi içlerindeki mücadele ve kavgaları, Oğuz beylerinin komşuları olan Ermeni, Rum ve Gürcülerle yaptıkları savaşları, Tepegöz ve Deli Dumrul öyküleriyse masallara ve destanlara özgü olağanüstü yaratıklarla mücadeleleri konu sekiz hikâyede Oğuzların düşman komşuları ile mücadeleleri, iki hikâyede kendi aralarındaki Çekişmeleri, diğer ikisinde ise insanüstü varlıklarla çatışma kahramanlık, töre ve gelenek, kadının toplumdaki eşit rolü, aşk, sadakat, doğruluk, erdem gibi konular unsurların yanında Türklerin İslamiyet öncesi inanışlarına ait unsurlar da olağanüstü olaylar ve gerçek olaylar iç Korkut Hikâyeleri’nin KişileriHikâyelerde bütün eski Türkler gibi Oğuzlarda da feodal derebeylik bir devlet düzeni vardır. Hanlar Hanı Bayındır Han bu devletin başbuğudur. Sayısı kesin olarak bilinmeyen iç Oğuz ve dış Oğuz Beyleri kademe kademe bu büyük beye bağlıdırlar. Salur Kazan ise Bayındır Han’ın damadı ve kişiler, destan kişilerine benzemektedir Hikâye kahramanlarının çoğu beyler, hatunlar, bey oğulları gibi yüksek soydandır. Kişilerin bir kısmı olağanüstü güçlere sahiptir. Örneğin, Karacık Çobaaltı yüz düşmanla tek başına Korkut Hikâyeleri’nin Biçim ÖzellikleriHikâyeler, nazım—nesir yani şiir—düzyazı karışık biçimde yazılmıştır Konuşma bölümleri nazım, anlatma kısımları nesir biçimindedir Nazım bölümlerinde kafiye ve vezin tutarlılığı tam değildir. Nesir kısımlarında secilere yer Korkut Hikâyelerinde Yer ve ZamanHikâyelerdeki olaylar Oğuz ilinde gecmektedir. Eserde Oğuzların oturduğu yer, genel bir adla Oğuz ili olarak belirtilmektedir. Bu ülke, Kuzeydoğu Anadolu ve Azerbaycan toprakları üzerinde yer almaktadır. Hikâyelerin coğrafyası Erzurum, Bayburt, Kars ve Trabzon çevresinde odaklanmaktadır. Bu coğrafya Akkoyunluların yaşadığı coğrafyadır Kitapta Oğuz ülkesi “İç Oğuz” ve “Taş Dış Oğuz” olmak üzere ikiye ayrılmaktadırDede Korkut Hikâyeleri’nin ortaya çıkış zamanı ile yazıya geçiş zamanı birbirinden farklıdır Hikâyelerin oluş zamanı tam olarak tespit edilememektedir fakat bu hikâyeler, Oğuzların 9. ve 11. yüzyılların başlarında geçen büyük mücadeleleri konu tarafından yazıldığı bilinmeyen eser, tahminen 15. yüzyılda yazıya Korkut Hikâyelen”nde Dil ve ÜslupOğuz Türkçesiyle Eski Anadolu Türkçesi yazılan eserin sade ve akıcı bir dili ortak İslam medeniyeti kelimeleriyle zenginleşen, her bakımdan işlenmiş bir halk diliyle anlatılmıştır. 14 ve 15. yüzyıldaki halk dili özelliklerini yabancı kökenli sözcüklerin sayısı sınırlıdır; eserde ağırlıklı olarak Türkçe sözcükler kullanılmıştırEserde, aliterasyonlara, secilere, kafiye ve rediflere yer verilmiştir. Düzyazı cümleleri nazma benzemektedir. Konuşmalar, “aydur” der, söyler sözüyle doğrudan kahramanlar tarafından anlatım son derece hareketli ve canlıdır. Çok fiilli cümleler bu hareketliliği sağlamaktadır. Oluştuğu dönemin, tarihini, kültürünü, toplum yaşayışını yansıtması yanında; dil, anlatım ve söyleyişindeki özellikleriyle de Korkut Hikâyeleri, biçim açısından destan ile halk hikâyelerinin özelliklerini gösterir. Hikâyelerinin hepsi aynı kalemden çıkmışçasına bir üslup benzerliği KorkutDede Korkut hakkında kesin bilgiler yoktur. Dede Korkut; hikâyelerin yazarı değil, anlatıcısıdır, aynı zamanda eserdeki kahramanlar arasında yer Korkut’un soyu hakkında kesin bir bilgi elde edilememekle birlikte, ön sözde Bayat Boyu’ndan olduğu geçiyor. Bazı rivayetler İshak Peygamberin soyundan olduğunu söyler. Ozan ve kamdır Kopuz çalıp, hikmetli sözler söyler Kopuzuna da kendine duyulduğu gibi saygı duyulur. Hikâyelerde veli bir kişi olarak ortaya çıkar. Gelecekten haberler verdiği söylenir. Çocuklara isim koyma, düşmana elçi gitme, akıl soranlara akıl verme, darda kalanlara yardım etme, hikâyelerin sonunda dua etme gibi görevleri Ad Koyuculuk Dede Korkut, erkek çocuklara hak ettikleri anda, ad koyma işini yapan tek kişidir Örneğin; Bir boğa öldürdüğü için han oğlunun adını Boğaç Bilicilik Dede Korkut, toplumda bilgisinden, biliciliğinden şüphe edilemeyen bir kişidir. Dede Korkut; sıradan insanlardan devlet adamlarına kadar herkesin saydığı ve danıştığı bilgedir, öğüt vericidir. Oğuzlar, önemli meseleleri ona danışırlar. Örneğin; Oğuz için tehlikeli olan Tepegöz’ü bilgisiyle durdurur hatta karşısına Basat’ı çıkarır ve onun yok olmasını Olağanüstü Güçlere Sahip Olma Dede Korkut, olağanüstü güçlere sahiptir. Hikayelerde, Dede Korkut keramet sahibi biridir. Doğaüstü bir manevi güce sahiptir. Duaları Allah katında kabul olur. Örneğin; Dede Korkut, görüşmek için gittiği Deli Kaçar’ın kılıcı ile hamleye kalkışması üzerine, “Çalarsan elin kurusun!” der ve o anda Kaçar’ın eli taş Korkut Hikayeleri’nin YazmalarıEserin iki nüshası orijinal yazması vardır. Birinci nüshası Almanya’nın Dresden Kral Kütüphanesi’nde bulunmaktadır. Bu nüshada on iki hikâye vardır. İkinci nüshası Vatikan Cumhuriyeti’nde Vatikan Kütüphanesi’nde bulunmaktadır. Vatikan nüshasında altı hikâye yer almaktadır.
10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Hikaye Ders Notu, Özeti-2020-2021 Sevgili takipçilerimiz, Bu yazımızda 10. sınıf Türk Dili ve Edebiyatı hikaye ünitesi özet ders notunu bulabilirsiniz... Özenle hazırladığımız hikaye ünitesi ders notu "Dede Korkut hikayesi, halk hikayesi, halk hikayesinin bölümleri, kaynakları, mesnevi, mesnevinin bölümleri, önemli mesneviler, cenknameler, Tanzimat, Servetifünun ve Milli Edebiyat Dönemi hikayesinin genel özellikleri ve önemli temsilcileri" konularından oluşuyor. ☝Bu ders notu tarafından hazırlanmıştır. Aynen veya değiştirilerek hiçbir yerde yayınlanamaz. DİĞER ÜNİTELER 2. ÜNİTE HİKAYE HİKÂYE ÜNİTESİ KONULARI Dede Korkut hikâyesi Halk hikâyesi Mesnevi Tanzimat Dönemi hikâyesi Millî Edebiyat Dönemi hikâyesi HİKÂYE NEDİR? Hikâye, yaşanmış ya da yaşanması mümkün olan olayları veya durumları ilgi çekici bir biçimde anlatan kısa yazılardır. Hikâye, insan yaşamının bir bölümünü yer ve zaman kavramına bağlayarak ele alan düz yazı türüdür. Bir hikâyede olay ya da durum söz konusu olmalı; kişilere bağlanmalı, olay ya da durumun ortaya konduğu yer ve zaman belirtilmeli; bunlar sürükleyici ve etkileyici bir anlatımla ortaya konmalıdır. Not Hikâyede, olayın geçtiği yer sınırlı, anlatım özlü ve yoğundur. Karakterler belli bir olay içinde gösterilir. Bu karakterlerin de çoğu zaman sadece belli özellikleri yansıtılır. Hikâyenin unsurları Olay örgüsü, kişiler, mekân ve zaman Hikâyede Planı Serim, düğüm, çözüm HİKAYE TÜRLERİ Durum Kesit Hikayesi Bir olayı değil günlük yaşamın her hangi bir kesitini ele alıp anlatan öykülerdir Serim, düğüm, çözüm planına uyulmaz Belli bir sonucu da yoktur. Merak ve heyecandan çok duygu ve hayallere yer verilir; fikre önem verilmez, kişiler kendi doğal ortamlarında hissettirilir. Olayların ve durumların akışı okuyucunun hayal gücüne bırakılır. Bu tarzın dünya edebiyatında ilk temsilcisi Rus yazar Anton Çehov olduğu için “Çehov tarzı hikâye” de denir. Bizdeki en güçlü temsilcileri Sait Faik Abasıyanık, Memduh Şevket Esendal ve Tarık Buğra’dır. Olay öyküsü “Maupassant tarzı öykü” Bu tarz öykülere “klasik vak’a öyküsü” de denir. Bu tür öykülerde olaylar zinciri, kişi, zaman, yer öğesine bağlıdır. Olaylar serim, düğüm, çözüm sırasına uygun olarak anlatılır. Olay, zamana göre mantıklı bir sıralama ile verilir, düğüm bölümünde oluşan merak, çözüm bölümünde giderilir. Bu teknik, Fransız sanatçı Guy de Maupassant Guy dö Mopasan tarafından geliştirildiği için bu tür öykülere “Maupassant tarzı öykü” de denir. Türk edebiyatında bu tarz öykücülüğün en büyük temsilcisi Ömer Seyfettin’dir. Ayrıca Refik Halit Karay, Reşat Nuri Güntekin, Yakup Kadri Karaosmanoğlu Orhan Kemal, Samim Kocagöz, Necati Cumalı, Talip Apaydın da olay türü öykücülüğünün temsilcileri arasındadır. HATIRLAYALIM Hikâye ile İlgili Kavramlar Konu Hikâyede ele alınan, üzerinde durulan düşünce, durum veya sorun metnin konusunu oluşturur. Konu, somut bir durumu veya sorunu ifade eder. Tema Bir metindeki temel duygu veya kavram “tema” olarak adlandırılır. Temaları ifade eden kavramlar soyuttur. Örneğin yalnızlık, aşk, göç, yoksulluk, umut, yaşama sevinci gibi kavramlar bir hikâyede tema olarak işlenebilir Çatışma Hikâyelerde, farklı düşüncelere, özelliklere sahip olmaktan veya hayat tarzından dolayı yaşanan anlaşmazlık durumları “çatışma” terimiyle ifade edilir. Edebî metinlerde çatışmalar genellikle birbirine zıt kavramlar, değerler çerçevesinde oluşur. Söz gelişi iyi ile kötü, yoksul ile zengin, idealist ile bir amacı olmayan kişiler, kendi özelliklerinden dolayı hikâyelerde karşı karşıya gelirler. Hikâyeler genellikle bu çatışmaların sergilenmesi ve sonuçlanmasını anlatır. Örneğin Dede Korkut Hikayeleri'nin en bilinenlerinden Deli Dumrul'da Deli Dumrul – Azrail - güç çatışması; Hz. Ali cenknamelerinde genelde müslim-gayrimüslim müslümanlarla müslüman olmayanlar iyi-kötü çatışmaları vardır. Metindeki çatışmalar hikâyede okuyucunun merak duygularını sürekli diri tutup bir gerilim ortamı yaratır. KISACA TÜRK EDEBİYATINDA HİKAYE Hikâye, Türk edebiyatında Tanzimat Dönemi’nde Batı’dan girmiş ve bu türün ilk örnekleri bu dönemde yazılmaya başlanmıştır. Edebiyatımızdaki ilk yerli hikâye örnekleri Ahmet Mithat Efendi’nin yazdığı Letâif-i Rivâyât ve Kıssadan Hisse’dir. 1870 Batılı anlamda ilk hikâye Sami Paşazade Sezai’nin "Küçük Şeyler" adlı eseridir. Türk edebiyatında Ömer Seyfettin Maupassant Mopasan tarzı hikâyenin, Sait Faik Abasıyanık da Çehov tarzı hikâyenin öncüsü kabul edilir. TÜRK EDEBİYATINDA HİKAYE TÜRÜNÜN GELİŞİMİ DEDE KORKUT HİKÂYELERİ Destan geleneğinden halk hikâyeciliğine geçişin ilk ürünüdür. Asıl adı “Kitab-ı Dede Korkut Âlâ Lisan-ı Taife-i Oğuzan” şeklindedir. Hikâyelerde anlatılan olayların 9-11. yüzyıllar aralığında oluştuğu ve hikâyelerin 15. yüzyılın sonunda yazıya geçirildiği görüşü yaygındır. Dede Korkut hikâyelerinde Oğuzların kendi iç mücadeleleri, kuzeylerinde yaşayan düşmanlarla yaptıkları mücadeleler, çeşitli olağanüstü varlıklarla karşı verilen mücadeleler ve aşk konuları işlenmiştir. Hikâyelerde nazımşiir, nesir düz yazı iç içedir. Nazım kısmında belli bir ölçü yoktur. Yarım uyak ve aliterasyonlar boldur. Kahramanların karşılıklı konuşmaları genellikle nazım bölümlerinde verilmiştir. 15. yüzyılda kimliği bilinmeyen bir sanatçı tarafından derlenerek yazılmıştır. Hikâyeler birbirlerinden bağımsız olmakla beraber çoğunlukla kahramanları ortaktır. Dil, oldukça sadedir. Aliterasyonlara sıkça yer verilmiştir. Zaman zaman olağanüstü varlık Tepegöz gibi ve olaylara yer verilmiştir. Hikâyelerde az da olsa masal ve destan unsurları görülür.. Anlatım açık, yalın ve durudur. Kesinlik ifade eder. Hikâyelerde en önemli meziyet kahramanlıktır. Dede Korkut’un kimliği hakkında kesin bilgiler yoktur. Dede Korkut simgesi, hikâyelerin değişmeyen motifidir. Oğuz boylarının başı derde girdiğinde veya sevinçli bir durumu olduğunda "Oğuz bilicisi" Dede Korkut'a danışır; o ne derse o yapılırdı. Çocuklara ad konulacağı zaman Dede Korkut çağrılırdı. Bu hikâyeler, Türk dilinin en güzel örnekleri olduğu gibi, Türk ruhuna, Türk düşüncesine ışık tutan en açık belgelerdir. Dede korkut Hikâyelerini ilk kez, Kilisli Rıfat Bilge, Dresden yazmasının bir kopyasına dayanarak 1916’da yayımlamıştır. Eserin yazma nüshaları Almanya’nın Dresden ve Vatikan kitaplıklarındadır. Dede Korkut Hikâyelerinin adları şöyledir 1. Dirse Han Oğlu Boğaç Han 2. Salur Kazan'ın Evi Yağmalanması 3. Kam Büre Bey Oğlu Bamsı Beyrek 4. Kazan Bey Oğlu Uruz'un Tutsak Olması 5. Duha Koca Oğlu Deli Dumrul 6. Kanlı Koca Oğlu Kanturalı 7. Kazılık Koca Oğlu Yegenek 8. Basat'ın Tepegöz'ü Öldürmesi 9. Begin Oğlu Emren 10. Uşun Koca Oğlu Segrek 11. Salur Kazanın Tutsak Olup Oğlu Uruz'un Çıkarması 12. İç Oğuz'a Taş Oğuz Asi Olup Beyrek Öldüğü HALK HİKÂYESİ NEDİR? ÖZELLİKLERİ Âşıklar tarafından anlatılan manzum ve mensur bölümlerden oluşan anonim ürünlerdir Hikâyelerde konu çoğunlukla aşktır. Bunun yanı sıra İslam’ı yayma düşüncesi ile yapılan savaş ve mücadelenin anlatıldığı kahramanlık konulu hikâyelerde vardır. Bu dönemde din ve tasavvuf düşüncesi de hikâyelerde önemli bir yer tutar. Dil sade, anlatım açıktır. Hikâyeler anonimdir. Aynı hikâyenin birden çok varyantı bulunur. Hikâyelerde şiir ve düz yazı karışıktır. Hikâye anlatıcısı olan ozan, halk âşıkları duygunun en yoğun olduğu bölümlerde şiir, türkü okur. Dinin etkisi ile anlatılarda sihir ve büyünün yerini keramet ve mucizeler alır. Olağanüstü özellikler azalmıştır. Türk Halk Hikâyelerinin Bölümleri 1. Fasıl Anlatıcının hikâyeye geçmeden önce dinleyiciyi anlatılacak olaylara hazırlamak için birtakım şiirler, türküler okuduğu, tekerlemeler söylediği bölümdür. 2. Döşeme Hikâyede olay anlatımına geçmeden önce anlatıcı kişi ve olay mekânlarını tanıtır. Hikâye zamanından bahseder. Çeşitli rivayetlere değinir. 3. Asıl Konu Hikâyenin özünü oluşturan olaylar anlatılır. Çoğunlukla asıl kahramanların öncesi ile hikâyeye başlanır. Bir arayış söz konusudur. 4. Sonuç, Dua Bu bölümde hikâye ya mutlu ya da mutsuz biter. Çoğunlukla âşıklar birbirine kavuşamaz. Vuslat öte dünyadadır. Halk hikâyelerinde sadece Âşık Garip mutlu biter. Hikâye mutlu bitiyorsa “Duvak Kapama” denilen bir muhammes türkü söylenir. 5. Efsane Hikâyelerin sonunda gerçek hikâyeden bağımsız olaylar anlatılır. Bunlar kavuşmanın öteki dünyada olduğunu anlatmaya yöneliktir. Efsanelerde sevgililerin mezarlarında iki gül biter. Bu güller kutsal günlerde birbirine sarılır veya mezar çevresinde iki kavak ağacı büyür; bu ağaçlara iki kuş konar ve ötüşürler. Halk Hikâyelerinin Kaynakları Türk kaynaklı hikâyeler Dede Korkut Hikâyeleri, Kerem ile Aslı, Âşık Garip, Emrah ile Selvihan. Arap kaynaklı hikâyeler Yûsuf u Züleyhâ, Leyla ile Mecnun. Hint-İran kaynaklı hikâyeler Ferhat ile Şirin, Kelile ve Dimne. Hint-İran kaynaklı hikâyeler Ferhat ile Şirin, Kelile ve Dimne. CENK-NAME NEDİR? Cenk-nâme, yani gazavat-nâme türü Türk edebiyatında başta Hz. Ali olmak üzere Hz. Muhammed, sahabeler etrafında dönen; genellikle Müslümanlarla, Hristiyanlar ve dine inanmayanlar arasında cereyan eden; hadiseleri, mübalağalı, mucizevî ve gerçekleşmesi mümkün olmayan olaylarla anlatan edebî bir türdür. Hazreti Ali çevresinde teşekkül eden cenknâmeler, 13. yüzyıldan itibaren Anadolu sahasında tercüme, telif ve adapte yoluyla işlenmiştir. Sözlü gelenekte var olan cenknâmeler, daha sonra yazıya geçirilmiştir. Cenknâmelerin büyük bir kısmının günümüzde yeniden ele alınıp hikâyelere konu edilmesiyle bu eserler, modern Türk hikâyeciliğine kaynaklık etmiştir. Cenknâmeler; şekil bakımından nazım, nesir veya nazım-nesir karışık olarak kaleme alınmıştır. Hz. Ali, olaylarda sürekli sahnede kalan örnek cengâver-gazi tipini temsil etmektedir. Müslim-gayrimüslim mücadeleleri fikri üzerine kurulmuş cenknâmelerde Müslim ve gayrimüslim olmak üzere iki tip vardır. Somut veya hayalî varlıklar cenknâmelerde sürekli sahnededir. MESNEVİLER Tanımı Her beytinin dizeleri kendi arasında kafiyeli, aruz vezninin kısa kalıplarıyla yazılan, divan şiirinin en uzun nazım biçimine mesnevi denir. Mesnevi İran edebiyatının ürünüdür. Ancak Türk edebiyatına ait mesneviler en az İran edebiyatındakiler kadar güzeldir. Divan şiirinde anlam ve kavramlar bir beyitte tamamlandığı için şair, her beyte iki uyak bulmak zorunda olduğundan, mesnevi en kolay nazım biçimi sayılır. Bu nedenle mesnevi kısa konularda pek kullanılmamıştır. Mesnevinin Bölümleri Dibace Mesnevinin ön sözüdür. Manzum veya mensur olabilir. Tevhid Allah’ın birliği ve bütünlüğü anlatılır. Münacaat Allah’a yalvarış ve yakarışlarda bulunulur Naat Hz. Muhammed övülür Miraciye Miraç olayı anlatılır Medh-i çihar-yâr-i güzîn Genellikle dört halife övülür. Dört halife dışında devrin büyükleri de övülebilir. Medhiye Mesnevinin sunulacağı kişiye övgüler bulunur. Sebeb-i telif Mesnevinin yazılış nedeni belirtilir. Âğâz-ı dâstan Mesnevinin asıl konusunun bulunduğu bölümdür. Hatime Mesnevinin bittiğini belirten bölümdür. Mesnevinin Özellikleri Her beyti kendi arasında kafiyelidir. Yani beyitler aa, bb, cc, dd... şeklinde kafiyelenir. Bu şiirlerde konu ve beyit sayısı bakımından sınır olmadığı için divan şairleri bu tür ile uzun şiirler yazmışlardır. Örneğin Mevlana’nın Mesnevi’si beyittir. Edebiyatımıza İran edebiyatından geçmiştir. Mesnevide beyitler, kendi içinde anlam birliğine sahiptir, beyitler arasında konu birliği gözetilir. Her beytin ayrı ayrı kafiyelenişi yazma kolaylığı sağlar. Uzun mesnevilerde monotonluğu ortadan kaldırmak için hikâye kahramanının ağzından söylenen gazellere de yer verilmiştir. Bazı şairler beş veya beşten fazla mesnevi yazmışlardır. Bunlar da ayrı isimlerle anılır. Beş mesnevinin bir araya gelmesiyle oluşturulmuş esere hamse denir. Ali Şir Nevâî, Taşlıcalı Yahya, Hamdullah Hamdi, Nergisî hamse şairlerinden bazılarıdır. Aruzun kısa kalıpları ile yazılır. Edebiyatımızda mesnevi türünün ünlü isimleri şunlardır Fuzûlî, Şeyhî, Nâbî, Şeyh Galip. Türk Edebiyatında Mesnevi Türk edebiyatında ilk mesnevi, 11. yüzyılda Yusuf Has Hacib’in yazdığı Kutadgu Bilig “Kutlu Olma Bilgisi” adlı eseridir. 13. yüzyılda Mevlânâ Celâleddin Rumî’nin, yazıldığı nazım şekliyle anılan büyük eseri, Mesnevî-i Mânevi’si Farsça olduğu hâlde, Türk şairleri üzerinde yüzyıllar boyunca bıraktığı geniş etkisi bakımından sözü edilmeye değer çok önemli bir eserdir. Bu yüzyıl sonunda Şeyyad Hamza’nın Yûsuf u Züleyhâ mesnevisi edebiyatımızın ilk aşk mesnevisidir. 14. yüzyılda Kutb’un, Nizamî hamsesinden yararlanarak ve kendisinden çok şeyler katarak yazdığı, Husrev i Şîrîn mesnevisi de daha sonra birçok kez yazılacak olan Hüsrev ü Şirin hikâyelerinin ilkidir. Büyük mutasavvıf şair Yunus Emre’nin Risâletü’n-Nushiyye adlı eseri ahlaki ve öğretici, küçük bir mesnevidir. 15. yüzyıldan başlayarak mesnevi, Türk edebiyatında hızlı bir gelişme göstermiştir. Süleyman Çelebi’nin Vesîletü’n-Necât’ı, ayrıca yüzyılın büyük şairlerinden Germiyanlı Şeyhî’nin Genceli Nizâmî’den etkilenerek yazdığı Hüsrev ü Şîrîn mesnevisi dönemin tanınmış mesnevileridir. 16. yüzyıl, Türk edebiyatında en büyük mesnevi şairlerini yetiştirmiştir. XVI. yüzyılın bütün öteki nazım şekillerinde olduğu gibi mesnevide de üstadı Fuzûlî’dir. Beng ü Bâde ve Leylâ vü Mecnûn adlı mesnevileriyle de mesnevi edebiyatımıza birer şaheser kazandırmıştır. 17. yüzyılın başlıca mesnevi şairleri Ganîzâde Nâdirî, Nev’îzâde Atâ’î ve Nâbî’dir. Mesnevide bu yüzyılın en büyük şairi olarak Nâbî’yi saymak gerekir. Nâbi; Hayriyye, Hayrâbâd ve Sûrnâme adlı mesnevileriyle haklı bir ün kazanmıştır. 18. yüzyılda mesnevi şairi olarak Şeyh Galip, Sümbülzade Vehbi ve Enderunlu Fâzıl belli başlı isimlerdir. Bu yüzyılda yeni ve daha değişik konular ele alınmıştır. TANZİMAT DÖNEMİ HİKÂYELERİNİN ÖZELLİKLERİ İlk hikâyelerde meddah tarzının etkisi ve tekniği görülür Eserler genelde duygusal, acıklı konular üzerine kurulmuştur. Yanlış Batılılaşma alafrangalık özentisi tutsaklık, cariyelik, zorla evlendirilme, kadın-erkek eşitsizliği, ahlaki ve sosyal konular sıklıkla işlenmiştir. Başlangıçta Fransız hikâyecileri örnek alınmıştır. Tanzimat 1. Dönem sanatçıları romantizm etkisiyle ve toplumu bilinçlendirmek amacıyla edebi eserleri bir araç olarak kullanmışlardır, bu yüzden eserlerin çoğu teknik açıdan kusurludur. Halka seslenen yazarlar nispeten sade dille; aydın kişilere seslenen yazarlar ise ağır bir dille yazmışlardır. Tanzimat edebiyatı birinci döneminde “romantizm”, ikinci dönemde ise “realizm” ve “natüralizm” akımının etkisi görülür. Olayların geçtiği mekânlar çoğunlukla İstanbul ve semtleridir. Eserlerde kişiler romantizmin etkisiyle tek yönlü ele alınmıştır. İyiler tamamen iyi, kötüler de tamamen kötüdür. Yer ve çevre tasvirleri çoğu zaman eseri süslemek için yapılmıştır. Hikâyeler gazetelerde bölümler halinde yayımlanarak tefrika okuyucuya ulaştırılmıştır. SERVETİFÜNUN HİKÂYESİ GENEL ÖZELLİKLERİ 1896-1901 “Sanat sanat içindir.” anlayışına bağlı kalınmış, halka seslenmek düşünülmemiştir. Maupassant tarzı olay hikâyesi hikâye tercih edilmiştir Aşk, kadın, evlilik, tabiat, yalnızlık ve ümitsizlik gibi bireysel temalar işlenmiştir. Olaylar genelde İstanbul’da geçer. II. Abdülhamid devrinde gezi özgürlüğü olmadığından sanatçılar, İstanbul dışındaki yerleri yeterince tanıyamamışlardır. Arapça ve Farsça kelime ve tamlamaların kullanıldığı, tasvir tahlillerin yapıldığı, edebi açıdan ustalık isteyen bir dil kullanılmıştır. Geleneksel hikâye tarzı bırakılmış, Batılı tarzda hikâyeler yazılmıştır. Realizm ve natüralizm etkileri görülür. Teknik kuvvetlenmiş, gereksiz tasvirler yapılarak ya da gereksiz bilgi verilerek hikâyenin akışı kesilmemiştir. Yazar eserde kişiliğini gizlemiştir. Olaylar yazarın gözüyle değil, eser kişilerinin bakış açısıyla verilmiştir. MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ HİKÂYE ÖZELLİKLERİ 1911-1923 Tanzimat’ta başlayan Servetifünun’da olgunlaşan hikâye, Millî edebiyat Dönemi’nde dilde sadeleşme hareketleriyle bir hayli gelişmiştir. Millî edebiyat hikâye yazarları her şeyden önce İstanbul’un dışına çıkarak yani Anadolu’ya giderek Anadolu insanı konu edinmişlerdir. Bu dönem hikâyecileri eserlerinde yurt sorunlarını gözleme dayalı olarak anlatmıştır. “Sanat toplum içindir.” anlayışıyla eserler verilmiştir. Genellikle yazarlar, kendi yaşadıkları zamanı hikâyelerinde kullanmışlardır. Özellikle o dönemde olaylar, Balkan Savaşı, Birinci Dünya Savaşı veya Kurtuluş Savaşı zamanlarında geçmektedir. Bazen de millî şuur ve Osmanlı döneminin güçlü olduğu zamanlardan hikâyeler yazmışlardır. Bu dönemde en çok işlenen konular; yurtseverlik, cehalet, halkın çektiği acılar, çağdaşlaşma ve geri kalmışlık gibi temalardır. Hikâyenin teknik bakımdan geliştiği bu dönemde sade ve anlaşılır bir dil kullanılmıştır. Bu dönemin hikâyelerinde kişi kadrosu zenginleşmiş, toplumun her kesiminden insan hikâyelerde işlenmiştir. Kahramanlar, hem ruhsal hem de fiziksel betimlemeleriyle yaşadıkları çevre içerisinde işlenmiştir Millî Edebiyat Dönemi’nin Ömer Seyfettin’den başka önde gelen hikâyecileri; Refik Halit Karay, Halide Edip Adıvar, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Aka Gündüz, Reşat Nuri Güntekin’dir. AHMET MİTHAT EFENDİ 1844-1913Tanzimat edebiyatının EN POPÜLERHALKÇI EN ÜRETKEN edebiyatında halk üzerinde en çok etkili olan sanatçıdır. Halka okuma alışkanlığı kazandırmaya çalışmıştır. Bunda başarılı toplum için “hace-i evvel”ilk okul hocası olmuştur. Türk edebiyatında onun kadar eser veren başka bir sanatçı yoktur; bu nedenle “yazı makinesi” olarak Mithat’a göre; edebiyat bilginlerin daha önce araştırıp bulduklarını halka yayan bir araçtan başka bir şey değildir. Eserlerinde halkın anlayabileceği sade bir dil makale, öykü, anı, tiyatro, gezi, tarih, hukuk, felsefe, coğrafya, ziraat, iktisat gibi birçok alanda eser teknik açıdan kusurludur. Olayın akışını kesip araya girerek bilgi verir; gereksiz açıklamalar yapar. Tarih, polisiye, macera, aşk, yanlış Batılılaşma ve cariyelik gibi birçok konuda roman yazmıştır. Romanların isimleri bile konuları hakkında bilgi vermiştir. Olaylar bazen yazarın hiç görmediği yerlerde geçer.“Halk için roman” çığırını edebiyatımızda o akımının etkisinde ve romanlarında meddah tekniğinden yararlanmıştır.olayın akışını kesip bilgi vermeTürk edebiyatında ilk öykü örneklerini vermiştir. Letâif-i RivâyâtGazetecilik yönü de vardır. Tercüman-ı Hakikat, Bedir, Devir gazetelerini çıkarmıştır. Dağarcık ve Kırkambar adlı dergileri de kurduğu küçük bir matbaada eserlerini basmıştır.“Esrar-ı Cinayet” adlı romanı edebiyatımızda ilk polisiye roman Mellâh yâhud Sır İçinde Esrar 1874 Dünyaya İkinci Geliş yâhud İstanbul'da Neler Olmuş 1874 Hüseyin Fellah 1875 Felatun Bey ile Rakım Efendi 1875Karı-Koca Masalı 1875 Paris'de Bir Türk 1876 Çengi 1877oyun Süleyman Musûlî 1877 Yeryüzünde Bir Melek 1879 Henüz On Yedi Yaşında 1881 Karnaval 1881 Amiral Bing 1881 Vah! 1882 Acâib-i Âlem 1882 Dürdâne Hanım 1882 Esrâr-ı Cinâyât 1884 ...ÖyküleriKıssadan Hisse 1870 Letâif-i rivayet Suni'fi Zann1870 Gençlik 1870 Esâret 1870 Teehhül 1870 Felsefe-i Zenân 1870 Gönül 1870 Mihnetkeşân 1870 Firkat 1870 Yeniçeriler 1871 Ölüm Allâhın Emri 1873 Bir Gerçek Hikâye 1876 Bir Fitnekâr 1876 Nasîb 1877 Çifte İntikam 1887 Para 1887 Kısmetinde Olanın Kaşığında Çıkar 1887 Diplomalı Kız 1890 Dolabdan Temâşâ 1890 İki Hud'akâr 1893 Emânetçi Sıdkı 1893 Cankurtaranlar 1893 Ana-Kız 1893 SAMİ PAŞAZÂDE SEZAİ 1860-1936 Edebi Kişiliği Edebiyatımıza ilk küçük hikayeyi getiren Tanzimat edebiyatı roman ve öykü yazarıdır. Romanımızı realizme yönelten bir sanatçıdır. Birçok türde eser vermesine rağmen asıl ününü realist roman ve hikayeleriyle kazanmıştır. Batılı anlamdaki ilk hikaye örnekleri olan Küçük Şeyler onun eseridir. Sergüzeşt adlı romanı Fransız realizminin izlerini taşır. Esir ticaretinin sosyal hayattaki yeri realist bir yaklaşımla anlatılır. Eserde, Dilber adlı bir kızın yaşam mücadelesi ve Nil Nehri'ne atlayarak intihar etmesi anlatılır. Sanatçı, Servetifünun romanına bu eseriyle zemin hazırlamıştır. Hikaye ve romanlarında halkın içinden kahramanları, kendi dilleri ve günlük yaşamlarıyla vermiştir. Hikayelerinde romanlarından daha güçlü bir teknik vardır. Şiirde romantizmin roman ve hikayelerinde realizmin etkisi görülür. Sami Paşazade Sezai "sanat için sanat" anlayışını benimsemiştir. ESERLERİ ROMAN Şir Arslan, 1879SOHBET-ELEŞTİRİ-ANI Rumuzu’l- Edeb 1900, İclal 1923 ÖMER SEYFETTİN 1884 – 1920 Maupassant klasik vak'a hikayesi tarzı olay hikâyeciliğinin bizdeki en büyük ismidir. Hikâyeciliği meslek olarak gören ilk sanatçıdır. Genç Kalemler dergisinde yayımlanan “Yeni Lisan” makalesiyle dilin sadeleştirilmesi gerektiğini savunmuştur. Uzun cümlelerden, söz oyunlarından, yabancı sözcük ve tamlamalardan kaçınmış, konuşma ve yazı dili arasında bir uyum kurmaya çalışmıştır. “Toplum için sanat” anlayışıyla milli değerlere yönelmenin önderliğini yapmıştır. Realizm akımının etkisi altındadır. Hikâyelerinde milli’ bilinci uyandırma ve güçlendirme amacı taşımıştır. Mizahtan da yararlanarak toplumdaki aksayan yönleri eleştirmiştir; bu bakımdan hikâyeleri toplumsal hiciv karakteri taşır. Konuşma dilini yazı diline uygulamayı amaçlamıştır. Hikâyeleri teknik açıdan zayıftır, tasvirlere, psikolojik tahlillere önem vermez, daha çok olayı ön plana çıkarır. Hikayelerinin konularını millî tarih daha çok Osmanlı tarihi, çocukluk anıları, askerlik anıları ve günlük hayat oluşturur. Kısa cümlelere dayanan okurun dikkat ve heyecanını canlı tutan bir anlatımı vardır. Hikâyelerinde menkıbe, efsane, destan, halk fıkraları ve tarihten yararlanmıştır. Kitaplaştırmadığı az sayıda şiiri de vardır. Efruz Bey ve Yalnız Efe adlı eserleri “uzun hikâye”, “roman” olarak da değerlendirilmektedir. 150'den fazla hikayesi vardır. ESERLERİ Yalnız Efe, Ashâb–ı Kehfimiz, Harem, Efruz Bey, Bomba, Yüksek Ökçeler, Falaka, Beyaz Lale, Gizli Mabed eserlerinden bazılarıdır.
Bu konu özeti Türk Dili ve Edebiyatı için Ortaöğretim Genel Müdürlüğü yani OGM Materyal tarafından öğrencilerinin yararlanması için hazırlanmıştır. Sitemizden ve derslerine yönelik hazırlanmış OGM Materyal konu özetlerine sağ üsten arama yaparak ulaşabilirsiniz.
Dede Korkut Hikâyeleri Destan geleneğinden halk öykücülüğüne geçişin ilk ürünü olarak kabul edilir. Hikâyelerin asıl adı “Kitab-ı Dede Korkut Ala Lisan-ı Taife-i Oğuzan” olarak bilinir. Türkçesi, Oğuz diliyle Dedem Korkut’un iki hikâye bir önsözden oluşan bu eserde Oğuz Türklerinin iç ve dış mücadeleleri olarak yayılan bu eser son şeklini almış ve 15. yüzyılda Akkoyunlular döneminde yazıya geçirilmiştir. Hikâyelerin yazarı belli değildir. Dede Korkut hikâyelerin kahramanı değil olaylar nesir, kahramanların duygu ve düşünceleri nazımla dile getirilmiştir. Olağanüstü olayların yer aldığı bu eserde canlı ve doğal bir anlatımla arı bir dil asonans ve aliterasyonlara sıkça yer verilmiştir. Ayrıca cümle içi kafiyeler, cümle sonlarındaki seciler iç kafiye ve deyimler dikkat çeken Korkut hikâyelerinin iki nüshası bulunmakta olup biri Almanya’da Dresden Kütüphanesi’nde diğeri de Vatikan’ yılında Kilisli Rıfat Bilge bu hikâyeleri Dresden yazmalarından kopya edinerek yayımlamıştır. Muharrem Ergin 1925 – 1995 Azerbaycan’ın Ahıska bölgesinde doğan araştırmacı, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun süre öğretmenlik hayatından sonra dil alanında yaptığı çalışmalarla adından söz ettiren sanatçı profesörlüğe kadar yükselmiştir. Edebiyat araştırmacılığının yanında Ortadoğu gazetesinde fikir yazıları da kaleme almıştır. Bazı Önemli Eserleri Türk Dil BilgisiOsmanlıca Dersleri Üniversitelerde okutulmaktadır.Dede Korkut KitabıOrhun AbideleriTürklerin Soy KütüğüMilliyetçiler Birleşiniz Halk Hikâyeleri Halk hikâyeleri İslamiyet öncesinde kullanılan destan anlayışından modern hikâyeye geçişi sağlayan ilk örnekler olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu ürünler sözlü anonim olarak halk arasında yaşamış ve dilden dile aktarılarak sonraki nesillere bırakılmışlardır. İçerisinde olağanüstü olaylar olsa da çoğu zaman gerçeğe yakın olayların ele alındığı halk hikâyelerinde aşk ve kahramanlık en çok işlenen konulardır. Önemli Destan geleneğinden halk hikâyeciliğine geçişi sağlayan ilk ürünler Dede Korkut Hikâyeleridir. Konularına Göre Halk Hikâyeleri 1. Aşk hikâyeleri Toplum üzerinde büyük etkileri olan hikâyelerdir. Dilden dile dolaşarak günümüze kadar ulaşmışlardır. Halkın belleğinde önemli bir yer edinen bu hikâyeler sevgi teması üzerine kurulmuştur. Önemli Aşk Hikâyeleri Kerem ile Aslı Arzu ile Kanber Tahir ile Zühre Ercişli Emrah ile Selvihan Önemli Leyla ile Mecnun ve Yusuf ile Züleyha gibi eserlerin mesnevi şeklinde divan şiirinde de yer almaktadır. Bu tarz hikâyeler halk hikâyesi olarak kabul edilmez. 2. Dini temalı kahramanlık hikâyeleri Genellikle dini açıdan önemli olan karakterlerin oluşturduğu kahramanlık hikâyeleridir. Bu karakterler tarihe mal olmuş son derece erdemli kişilerdir. Kahramanlıklarıyla hem milletlerine hem de dine katkıda bulunmuşlardır. Önemli Dini Temalı Kahramanlık Hikâyeleri Danişment Gazi HikâyeleriHayber Kalesi HikâyesiVan Kalesi HikâyesiHz. Ali Hikâyeleri 3. Destani halk hikâyeleri İçinde destansı ögeler bulunduran ve genellikle kahramanlık üzerine kurulmuş hikâyelerdir. Bu türde yazılan iki hikâye dikkatleri çekmektedir Dede Korkut Hikâyeleri Koroğlu Hikâyesi Halk Hikâyelerinin Genel Özellikleri Dede Korkut Hikâyeleri, Türk edebiyatındaki ilk halk hikâyesi olarak kabul aşk konusu işlense de kahramanlık ve din teması da işlendiği şairlerinin vasıtasıyla gelecek nesillere aktarılan bu hikâyeler, nazım-nesir karışık hikâyelerinde olağanüstü olaylar oldukça hikâyelerinde anlatılan ilişkiler toplum içi olup fertler ve tabakalar arasında olağanüstü olaylar azalmış olup okunan şiirler koşma edebiyatında halk hikâyelerinin en eski örneği Dede Korkut göre bir mantık örgüsüne sahip olan bu hikâyelerde en çok aşk ve kahramanlık konuları hikâyeleri daha çok aşıklar tarafından düğünlerde, kahvehanelerde erkeklere hitap eden boşalan anlatıcılığı dolduran bir tür olarak karşımıza çıkar. Halk Hikâyelerini Destandan Ayıran Özellikler Halk hikâyeleri; Tarihi bir olaya dayanmaması,Nazım-nesir karışık yazılması,Şahısların ve olayların anlatımında gerçekçi bir tavır takınılmasıDaha çok aşk maceralarına yer verilmesi,Kesin bir sonun bulunması,Toplum karşısında anlatılmaları,Manzum kısımlarının saz eşliğinde anlatılması,Belli yerlerinde tekerlemelerin kullanılması yönlerinden destandan ayrılırlar. Türk Halk Hikâyelerinin Bölümleri Fasıl Dinleyiciyi hikâyeye hazırlamak ve ilgisini çekmek amacıyla anlatıcının hikâyeye geçmeden önce tekerlemeler ve türküler söylediği bölümdür. Döşeme Bu bölümde çeşitli rivayetlerden söz eden anlatıcı hikâye anlatımına geçmeden önce anlatacağı hikâyenin kahramanlarını ve olayın geçtiği mekânı tanıtır. Asıl Konu Hikâyenin asıl konusunun anlatıldığı bölüm olup daha çok hikâye kahramanının olay öncesindeki hayatının anlatılmasıyla başlar. Olay akışının ve heyecanın en üst düzeyde olduğu bölümdür. Sonuç, Dua Hikâyenin bittiği bölümdür. Bu bölümde âşıklar ya kavuşur ya da bu kavuşma öteki dünyaya bırakılır. Halk hikâyelerinin çoğunda âşıklar öteki dünyada kavuşurlar. Sade Âşık Garip hikâyesi mutlu biter. Mutlu biten hikâyelerden sonra muhammes türkü söylenir. Efsane Genellikle bu dünyada kavuşamayan âşıkların başından geçen olaylarla ilgili bu bölümde kavuşmanın öteki dünyada gerçekleştiği ile ilgili olaydan bağımsız olarak anlatılan hikâyelerin yer aldığı bölümdür. Genellikle bu kavuşma, sevgililerin mezarında iki kavak ağacının yetişmesi ve bu ağaçlara konan iki kuşun karşılıklı ötüşmesi şeklindedir. Halk Hikâyelerinin Kaynakları Türk Kaynaklı Hikâyeler Dede Korkut Hikâyeleri, Aşık Garip Hikâyesi, Kerem ile Aslı ve Emrah ile Selvihan Hikâyeleri Arap Kaynaklı Hikâyeler Leyla ile Mecnun, Yusuf ile Züleyha Hint – İran Kaynaklı Hikâyeler Kelile ve Dimne fabl, Ferhat ile Şirin Halk Hikâyelerinin Gelişimi Halk hikâyeleri destan geleneğinin devamı olarak gelişmiş zamanla destan geleneğinden modern hikâyeciliğe geçişi sağlamıştır. Destan geleneğinden halk hikâyeciliğine geçişi sağlayan ilk eser olarak kabul edilen Dede Korkut Hikâyeleri bu türün ilk örnekleri olarak da kabul geleneğinin 15. yüzyıldan sonra önemini kaybetmesiyle halk arasında epey ilgi gören halk hikâyeleri, günümüzde özellikle Doğu Anadolu’da yaşamını devam denilen saz şairleri tarafından günümüze kadar ulaşan bu hikâyeler 15. yüzyıl ile 20. yüzyıl arasında yaşamını sürdürmüştür. Oluşma şekilleri açısından destanlara benzerliklerin görüldüğü bu hikâyeler zamanla gerçekliği ele alış şekilleri açısından destanlardan ayrılmıştır. Halk hikâyelerinde ilk olarak bir olay gerçekleştikten sonra bu olaya âşıklar tarafından şiirlerin eklenmesiyle birlikte halka açık alanlarda anlatılmış ve daha sonra da yazıya geçirilerek günümüze kadar ulaşmıştır. Cenkname Nedir? Cenknameler, dini-ahlaki bilgi vermek, tarih şuuru uyandırmak ve halkın zalimlere karşı moralini artırmak amacıyla din yolunda kahraman olarak görülen insanların başından geçen olayların anlatıldığı metinlerdir. Cenknamelerin Özellikleri Kaynağını İslamiyet’in varoluş mücadelesinden anlayışın kaideleriyle birlikte din uğruna yapılan savaşlar başta Hz. Ali olmak üzere birçok dini kahramanın yaşamı kahramanlar, sözünde duran, cömert, haksızlığa boyun eğmeyen, zalimlere karşı masumları koruyan kaynağını Kur’an ve hadislerden alır. Mesnevi Nedir? Bugünkü roman ve hikâyenin karşılığı olarak kullanılan, divan edebiyatında uzun olayların aruz ölçüsünün kısa kalıplarıyla şiir şeklinde yazıldığı nazım biçimine mesnevi denir. Mesnevinin Bölümleri Dibace Manzum şiir veya mensur düzyazı şeklinde yazılabilen mesnevinin ön Allah’ın birliğinin ve bütünlüğünün anlatıldığı Allah’a yalvarış ve yakarışlarda bulunulan Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in övüldüğü bölümdür. Miraciye Miraç olayının anlatıldığı çiyar-yâri-güzîn Genellikle dört halife Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali veya devrin büyüklerinin övüldüğü Övmek anlamına gelen bu bölümde mesnevinin sunulacağı kişi Telif Mesnevinin niçin yazıldığının belirtildiği dâstan Mesnevilerde anlatılmak istenen asıl konunun ele alındığı Mesnevinin sona erdiğini belirten bölümdür. Mesnevinin Özellikleri Her beytinin dizeleri kendi arasında kafiyelidir. aa, bb, cc, dd…. ÖNEMLİ Mesnevilerin kafiyelenişinin bu şekilde olması uzun hikâyelerin bu nazım biçimiyle yazılmasını kolaylaştırmıştır. Beyit sayısı sınırsızdır. Örneğin Mevlana’nın Mesnevi adlı eseri beyitten edebiyatına İran edebiyatından girmiş olan bu nazım biçiminde beyitler arasında konu bütünlüğü şair tarafından yazılmış beş mesneviye “Hamse” adı verilir. Hamse sahibi olarak tanınmış önemli divan şairleri Ali Şir Nevâi, Taşlıcalı Yahya, Fuzuli, Nev’i-zâde Atâi’ ölçüsünün kısa kalıplarıyla yazılırlar. Divan şiirindeki manzum hikâye örnekleri olarak kabul farklı konularda yazılabilen konu sınırlaması olmayan şiirlerdir. Mesnevilerde en çok; aşk, dini ve tasavvufi, ahlaki-öğretici, savaş ve kahramanlık, bir şehri ve şehrin güzelliklerini anlatma, mizah gibi türlü konularda ele edebiyatındaki ilk mesnevi Yusuf Has Hacip’in yazdığı Kutadgu Bilig’ türün en önemli temsilcileri; Fuzuli, Şeyhi, Nabi, Şeyh Galip gibi şairlerdir. ÖNEMLİ Divan edebiyatının önemli şairleri olan Baki, Nefi ve Nedim mesnevi yazmamışlardır. Türk Edebiyatında Mesnevi Türk edebiyatında mesnevinin kullanılması 11. yüzyılda başlamıştır. Türk edebiyatında yazılan ilk mesnevi Yusuf Has Hacip tarafından kaleme alınan Kutadgu Bilig adlı 13. yüzyıldan itibaren hızlı bir gelişme gösteren Mesnevi, her beyitin kendi içinde kafiyeli olması açısından yazma kolaylığı sağladığı için birçok şair tarafından tercih edebiyatında modern anlamda hikâye ve roman olmadığı için bu dönemde olay eksenli uzun konularda mesnevi nazım biçimi kullanılmıştır. Yani mesneviler bir nevi manzum hikâye örnekleri olarak kabul edilir. Yüzyıllara Göre Önemli Mesneviler ve Yazarları 13. yüzyıl Mevlana – MesneviŞeyyad Hamza – Yusuf u Züleyha İlk aşk mesnevisi 14. yüzyıl Kutb – Hüsrev i ŞirinYunus Emre – Risaletü’n NushiyyeGülşehri – Mantıku’t Tayr Kuş DiliÂşık Paşa – GaripnameAhmedi – İskendername 15. yüzyıl Süleyman Çelebi – Vesiletü’n NecatGermiyanlı Şeyhi – Hüsrev ü Şirin ve Harname 16. yüzyıl Fuzuli – Beng ü Bade ve Leyla ile Mecnun 17. yüzyıl Nabi – Hayriye ve Hayrabad 18. yüzyıl Şeyh Galip – Hüsn ü Aşk ÖNEMLİ Mesneviler; bugünkü roman ve hikâyenin karşılığı olarak Divan edebiyatında kullanılan bir nazım şeklidir. ÖNEMLİ Mesnevilerde uyak düzeni aa-bb-cc … şeklindedir. Kafiye düzeninin bu şekilde olması mesnevilerde yazma kolaylığı sağlamaktadır. Ashab-ı Kehf Kıssası Bu kıssa konusunu Kur’an’dan alan bir mesnevidir. Öğüt, ibret, hidayet, uyarma ve müjdeleme amacıyla yazılan bu kıssalar ebedi hakikatin nasıl anlatılacağını öğreten bir üslup Kehf, “Yedi Uyuyanlar olarak bilinir. İnançları uğruna yaşadığı yerden ve toplumdan vazgeçen insanların yaşamlarının anlatıldığı bir korunmak amacıyla Allah tarafından 309 yıl mağarada uyutulan bu insanlar vasıtasıyla öldükten sonra dirilme anlatılmaya nazım biçimi kullanılarak yazılan bu kıssa, ibretlik hikâyelerle ders alınması gereken kıssalardan biridir. Tanzimat Döneminde Hikâyenin Gelişimi Tanzimat Dönemi ile birlikte yönünü Batı’ya çeviren Türk edebiyatında birçok tür ilk kez bu dönemde kullanılmaya başlanmıştır. Batılı anlamda ilk hikâye örnekleri de Tanzimat Dönemi’nde görülmektedir. Daha öncesinden var olan halk hikâyeleri ve mesneviler Batı tarzı hikâyeleri tam olarak karşılamamaktaydı. Tanzimat Dönemi Hikâyelerin Özellikleri Tanzimat Dönemi’nde hikâyelerde yer alan olaylar tarihten ya da günlük yaşamdan alınmaya başlandı. İlk hikâyelerimizde meddah geleneğinin de izleri görülmeye devam Dönemi hikâyelerinde genellikle acıklı ve duygusal konular seçilmiş, ayrıca etkilendikleri romantizm akımı da bu anlayışı sürdürmelerinde etkili dönemde; zorla yapılan evlilikler ve doğurduğu acılar, Batı ile Osmanlı’nın karşılaştırılması, aşk duygusu, kadın-erkek arasındaki ilişkiler, tutsaklık-cariyelik en sık rastlanan temalar arasında yer 1. Dönem sanatçıları halkı aydınlatmak amacıyla eserleri bir araç olarak 1. Dönem sanatçılarında eserler teknik açıdan kusurludur. Olayın akışını kesip bilgi vermeTanzimat ikinci dönem sanatçıları ise realizm ve natüralizm akımlarından etkilenerek daha gerçekçi ve teknik açıdan sağlam eserler verdiler. Tanzimat Edebiyatındaki İlk Hikâye Örnekleri İlk hikâye örneği Ahmet Mithat Efendi – Letaif-i Rivayat ve Kıssadan Hisse Batılı İlk Hikâye Örneği Samipaşazade Sezai – Küçük Şeyler Samipaşazade Sezai 1859 – 1936 İstanbul’da doğan yazar Tanzimat Dönemi’nin önemli sanatçılarından biridir. Söylev tarzında yazdığı eserlerle adından söz ettiren sanatçı asıl ününü Sergüzeşt adlı romanı ve Küçük Şeyler adlı hikâyesiyle sağlamıştır. Tanzimat Dönemi’nde realizm akımından ilk etkilenen sanatçılardan biridir. Gerçekçi bir anlayışla kaleme aldığı ilk eseri “Şir” adlı tiyatro eseridir. Tanzimat edebiyatında özellikle roman ve hikâyeciliğiyle dönemin önemli yazarlarından biri olan Samipaşazade Sezai, eserlerinde gözlemden faydalanmış, sanat için sanat anlayışını benimsemiştir. Tanzimat 2. Dönem sanatçısı olan Sezai, eserlerinde süslü ve ağır bir dil kullanmıştır. Bazı Önemli Eserleri Şir – Tiyatro İclal – Düzyazı Küçük Şeyler – Hikâye Sergüzeşt – Roman Jack – Çeviri Milli Edebiyat Dönemi’nde Hikâye Bu dönemin en önemli özelliği Ömer Seyfettin’in yayımladığı “Yeni Lisan” makalesiyle birlikte uygulanmaya başlayan dilde sadeleşme hareketidir. Sağlanan dil birliğiyle birlikte milli bir anlayışla Anadolu’ya ve Anadolu insanına yönelen sanatçılar, hikâye türüyle toplumsal temaları daha çok işlemeye başladılar. Milli Edebiyat Dönemi Hikâyesinin Özellikleri Dilde sadeleşme hareketiyle son derece sade bir dil İstanbul dışına çıkarak Anadolu insanının yaşamını konu edinmeye gözlemledikleri deneyim ve yaşantıları dönemde sanat toplum için anlayışı yurtseverlik, çağdaşlaşma, geri kalmışlık, halkın çektiği sıkıntılar gibi temalar her kesiminden insanlar hikâyelerde yer almaya ruhsal ve fiziksel tasvirlerle yaşadıkları çevre içerisinde anlatılmaya çalışılmıştır. Milli Edebiyat Dönemi Hikâyesinin Önemli Temsilcileri Ömer SeyfettinRefik Halit KarayHalide Edip AdıvarYakup Kadri KaraosmanoğluReşat Nuri GüntekinAka GündüzMilli Edebiyat Döneminin en büyük hikâye yazarları olan sanatçı Balıkesir’in Gönen ilçesinde tarzı olay hikâyesi hikâyenin Türk edebiyatındaki Kalemler dergisindeki yazılarıyla Nisan 1911 tarihinde yayımladığı “Yeni Lisan” makalesi Milli Edebiyatın başlangıcı olarak kabul edilir.“Yeni Lisan makalesi edebiyat dilinde yapılan bir devrim olarak sade ve anlaşılır bir dil konusunu çocukluk ve askerlik anıları, tarihi olaylar, menkıbeler, gündelik yaşam, fıkralar ve efsanelerden almıştır. Bazı Önemli Eserleri Hikâyeleri Falaka, Bomba, Beyaz Lale, Kızıl Elma, Yüksek Ökçeler, Gizli Mabet, Yalnız Efe, Bahar ve Kelebekler, Pembe İncili Kaftan, Kurumuş Ağaçlar, İlk Düşen Ak Romanları Efruz Bey, Yalnız Efe, Ashab-ı Kehfimiz Şiir Doğduğum Yer Tiyatro Mahçupluk İmtihanı Çatışma Farklı düşünceler, duygulara sahip insanların hayat tarzından dolayı yaşadıkları anlaşmazlık, uyuşmazlık, karşıtlık gibi gerilim durumlarına çatışma denir. Tema Bir edebi metinde işlenen ve soyut olan görüş ve düşüncelere tema denir. Konu Bir metinde temanın somut hale getirilerek aktarılmasına denir. İç Monolog İnsanın iç dünyasını okuyucuya aracısız aktarmayı hedefleyen, mantıklı bir sıra
10 sınıf edebiyat dede korkut hikayeleri özet