🐭 Baba Ile Ilgili Şiirler Can Yücel

Babasevgisini muazzam şekilde anlatan en güzel baba şiirleri ile karşınızdayız. Babalar günü şiiri olarak kullanabileceğiniz baba şiiri önerileri .. 0. Baba Şiiri | Babacığım ile ilgili Duygulu Şiirler. Mesela baba şiiri Can Yücel için de önemlidir. O da belki de kocaman bir özlemle almıştır kalemini eline ve Sümmanihavayı base ya niçün canın yakarsın, vefası yok cefası çok olan ağyare bakarsın, kimden bir acı söz duysan beş fazla ona çakarsın, bir gönül tamir edemez nice binalar yıkarsın, enasıran bevledersin kendin yukarı bakarsın, mağrurlanma malan mülken olma aklı noksan gibi. eser bir sami rüzigar dağıtır ot saman C Can Yücel mizahı zekice kullanarak toplumsal eleş-tiriler yapmıştır şiirlerinde. D) Daha çok roman eleştirisi üzerine yoğunlaşan Fet-hi Naci, toplumcu gerçekçi edebiyat eleştirisinin öncü ismidir. E) Faruk Nafiz’in “Sanat” şiiri, memleketçi şiirin ilk bilinçli bildirisi kabul edilir. 15. ZeynepOral’ın “Sözden Söze” kitabında yayınladığı Can Yücel röportajında, Yücel şiir hakkında düşüncelerini şöyle ifade ediyor:”Şiir gürültüden müziğe geçmektir. Şiir evrenin -bak kainatın demiyorum- içinde büyük seslerin, molekül ve atomlardan başlayan bütünlüğü, bu bütünlüğün müziğidir. CANYÜCEL BAYRAM ŞİİRİ YORUM ZAKİR KAYA Zakir KAYA Temmuz 10, 2022. Tags. Ana Sayfa Şiir Videolar Zakir KAYA. Facebook; (veya yapıldığı dönem Türkçesi ile Lozan Sulh Muâhedenâmesi ), 24 Temmuz 1923 tarihinde İsviçre 'nin Lozan şehrinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi temsilcileriyle Britanya İmparatorluğu , Fransız Mevlânaya göre; sûfîlerin söyledikleri, yazdıkları ve sözünü ettikleri konu ne rüya, ne de fal; Allah tarafından gönüllerine doğan vahiy (gönül vahyi, ilhamı)dir (29). Hal böyle olunca da Allah istemedikçe dil söze gelmez; geldiğinde de O’nun ilham ettiklerinden başka bir şey söylemez (30). Oradaduyuyorum ilk olarak Can Yücel’i. Aptülika mahlaslı Aptülkadir Elçioğlu’nun köşesinde. Şiir hoşuma gidiyor Bir süre sonra bir kitap fuarı geliyor Ankara’ya. Annem ve babam tutup kolumuzdan götürüyor bizi Aziz Nesin’den imza alıyoruz önce Ben; “Can Yücel’i göreceğim” diyorum. 0Adf. Sponsorlu Bağlantılar sen benim babamsın Beni İlk Kucağına alansın Benim için Herşeyi Yaparsın Benim Canım Babam Sen Benim Kahramanımsın Örnek Aldığım İnsansın İyiki varsin Benim Canım Babam Uğur Korkalı Ekleyen Uğur Korkalı Okunma 9556 kez YORUM YAZ Yazan YorumunuzOnaylandığında görülebilir... SİZ DE ŞİİR EKLEMEK İSTERSENİZ TIKLAYIN İlk şiirlerini, 1950'de yayımlanan 'Yazma' kitabında toplayan Yücel, 1945-1965'te "Yenilikler", "Beraber", "Seçilmiş Hikayeler", "Dost", "Sosyal Adalet", "Şiir Sanatı", "Dönem", "Yöne", "Ant", "İmece", "Papirus" adlı dergilerde yazdı. işte Can Yücel hayatı hakkında merak edilenler... CAN YÜCEL ŞİİRLERİCan Yücel'in en sevilen 20şiiri1. Buluşmak Üzre "Diyelim yağmura tutuldun bir günBardaktan boşanırcasına yağıyor mübarekÖbür yanda güneş kendi keyfindeNe de olsa yaz yağmuruPırıl pırıl düşüyor damlalarEteklerin uça uça bir koşudur kopardınDar attın kendini karşi evin sundurmasınaİşte o evin kapısında bulacaksın beni"2. Sevgi Duvarı "Baktım gökte bir kırmızı bir uçakBol çelik bol yıldız bol insanBir gece Sevgi Duvarını aştıkDüştüğüm yer öyle açık öyle seçik kiBaşucumda bi sen varsın bi de evrenSaymıyorum ölüp ölüp dirilttiklerimiYalnızlığım benim çoğul türkülerimNe kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi"3. Küçük Kızım Su'ya "Bir derin uykudaydım ölümün içindenAçtım ki gözlerimiBir suyun gölgesi gibiKendisi adeta bir suyunAyakucumda sen oturuyorsunŞiir getirenlerin çok olsun çocuğum!"4. Farzet Hiç Ayrılmadık "Farzet hiç ayrılmadıkGözümde tütüyorGözümü tütsülüyorsun halaHep birlikteyiz sankiSeninle ben ve DÜNYA"5. Hayır "Yuvarlanan yıldızlar içinde saçlarımız,Boylarımız büyür usul usul;Duyulmasın diye gürültüler uykulardaYağmurlar yağar geceleri."6. Hayal Oyunu "Ellerindi ellerimden tutanEllerimdi ellerinden tutan…Bıraktığı anda ellerimiz ellerimiziGökyüzüne vuracaktı gölgeleri ellerimizinKimbilir kaç martılar halindeBir masada karşı karşıyaSeyrederken dudaklarını seninDile gelmiş ilk TürkçeydikHenüz başlamış kül rengi baharNe savaş, ne barıştık biz…Bu dünyaya yeni gelmiş bir diyarManolyaya gece konmuş kumrular"7. Bir Sen Eksiktin Ayışığı "Bileklerimizi morartmış yeni Alman kelepçeleri,Otobüsün kaloriferleri bozuldu Kaman'dan sonraSekiz saat oluyor karbonatlı bir çay bile içemedik,Başımızda perensip sahibi bir üzerinden Adana Cezaevine gidiyoruz…Bi sen eksiktin ayışığıGümüş bir tüy dikmek için manzaraya!"8. Kuşlar Vardır"Kuşlar vardır, cana benzer havalarda;Soğuksa kar, baharsa yaprak;Bir başına büyür toprakta ömrümüz,Güneşle yeşil elleriyle çıplak;Nefeslerle sürüp giden yaşamamızBir su kenarına gelir durur;Ekmekten, şaraptan öte nimetler vardır;Yürünmez öyle hep, bazen susulur."9. Yeşil "Gözlerini kapatır beklerdi;Yaprağa benzer ellerini, avuçlarını uzatır,Beklerdi işitinceye dekAğacın dalında, rüzgarda;Yeşili duydu mu uyurduRüyasında…"10. Güzel'e "Dün gece senin küçücük elinle yalnız yattıkYalnız senin küçücük elinle yalnızlıkKandilli ilkokulu kadar kalabalıkZilleri çaldığında düşlerininSınıfların kapıları ardına kadar açıkGökyüzünün, denizin, toprağın, hayalle, emeğinHaklı sınıfları"11. Hayatta Ben En Çok Babamı Sevdim "Hayatta ben en çok babamı gibi yardan bitme bir çocukÇarpı bacaklarıyla ?ha düştü, ha düşecek ?Nasıl koşarsa ardından bir devin,O çapkın babamı ben öyle ki oturduğumuz semti,Geldi mi de gidici ? hep, hepp acele işi! ?Çağın en güzel gözlü maarif bakardım nereye gitti,Öyle öyle ezber ettim gurbeti."12. Dumanın Doğrusu "Dumanın DoğrusuKolay gelsin vapurun dumanı!İnersin sen de birgün yeryüzüne,Benim gibi yağmur diye!İy'de edersin!"13. Ellerimde Bir Göztaşı "Dedim, dünya gibi bulut yok dünya üstündeEllerimde bir göztaşı, gözlerim boş gidiyordumNe bileyim, bir türkünün böyle Veysel olduğunuAçıldım, çıkmaz bir sokak gibi, kapanınca denizde"14. Baharın Azizliği "Kibrit çakıyorsun karanlıktabadem çiçeklerini görmek içinVe mart denizlerinde tedirgin bir çiftsarnıç gemisi gözlerinBir iş açacaksın sen başımızayangın mı olur artık, bahar mı?"15. Cehennemin Dibi "Uğradığım meyhanelerde hep senin içimin varBen mezesiz demleniyorum biliyorsunİçerken hep yanımdaYanımda buğulu bir bardakBir bardak su gibiYanımda hep sen varsın."16. Hayırsız Ada "Bir haftadır yok yere dolaşıp duruyordumBir haftadır içimde bir kırlangıç fırtınasıSiyahın biri konup biri kalkıyorŞişli'den taa Rami'ye kadarHer sokağın ayrı bir kanat çırpışı varYeni Cami önlerindeydim sonraVapur düdüklerinden anladımBir haftadır seni ararmışım meğer"17. Öğretmenin Düşü "Mavi bir ışık yandı gözlerimdeGökyüzü öyle yakınÇocuklar doğacak çocuklarımVe öyle yağmur ki toprak, koklarsınEllerim bütün hayvanlar alemi,Hangi ağacı çalsam açıyorUzaylar uslu,Yönlerim yörüksağduyularım sol duyu"18. Gün Yalımı "Duvar dibindeydiler bi bakış baktıŞimdi ışık yıllarında yaşıyor o çiçeklerHeyt bu kadına can veren tanrımSarı bir yatış var bütün çarşaflardan ayrıGelirim demişti bugün içinGözlerim güneş saatinde"19. Kar Havası "Şehir demir almış bir gemi kardaKalktı kalkacakBelki de seni bekliyoruz böyleGene en son dakkada geleceksin"20. Sevgili Gençlik "Öyle parçalandım ki ömrümdeSevgiyle öfke arasında,Sevgimi öfke vurduÖfkemi sevgi kaçırdıİçim parçalandı aradaBi de bi gün baktım gökyüzüne bir bayram gecesiBi kestane fişeği açmış yedi rengimdenYağıyorum çocukların üstüne"CAN YÜCEL SÖZLERİ Öyle içten ki yüreğimin en derinindeki yerin; çıkarı yok, çıkası yok, çıkarasım yok…Bazen rüzgarın saçımı dağıtmasına, yağmurun yüzümü ıslatmasına, birilerinin kalbimi kırmasına izin veririm sonra; saçımı toplarım, şemsiyemi açarım ve kalbimi kaparım. Hepsi bu… Seni seviyorum demek değil ki marifet, önemli olan o kelimenin tüm sorumluluklarını Kuş olup uçmak isterken, Ağaç olup kök salıyoruz. Vedalar acıtsa da, bazen gitmek güldürebilmek; ağlayanla, ağlamaktan daha değerliymiş. Bazen her şeyi unutup sadece sımsıkı sarılmak istersin; ama bir şey hep engel olur. Nedir o biliyor musun? bilir belki komünistlerin ölseler bile kahrolmadıklarını gördüklerinden ötürü, gazaba geldi saldırdılar! Sevdiğin kadar edip içimizde sakladığımız şeyler gerçekliğini kaybetmiyor. İçin yanarken üşümek, yüreğin kan ağlarken gülmek, özleyip de sevdiğini görememek. İşte aşk bu olsa gerek !Ne yormak istedim seni. Ne de yormak kendimi. Çok çalıştım, Gitmeye de kalmaya da… İkisi de aynı acı. İkisi de rezil… Daha önce de gitmiştim, Ama böyle kalarak değil… Yeter bee! İstemiyorum artık kimseyi yanımda. Her gelen biraz daha acıtıp gidiyor nasılsa. Kimileri 'Seviyorum' der, çünkü ezberlemiştir. Kimileri diyemez, çünkü gerçekten sevmiştir. Yalnızım. Çünkü herhangi biriyle değil, beklediğime değecek kişiyle devam etmeliyim bu kadar değil, göründüğün kadar mutlusun ve sakın unutma; gittiğin kadar değil, hak ettiğin kadar unutulursun… Hiçbir insan öylesine girmiyor hayatımıza… Kimileri ceza, kimileri bela, kimileri imtihan, kimileri ise bir hüzün var içimde, bir gariplik. Anladım ki, ya ben fazlayım bu şehirde ya da biri eksik. Kaynak - Can Yücel Şiirleri Can Yücel Gündem Güncel Haberler Can Yücel, Nazım Hikmet, Cemal Süreya ve Özdemir Asaf başta olmak üzere ünlü şairlerimizin babalarına yazdıkları şiirler 1. Sizin Hiç Babanız Öldü Mü? – Cemal Süreya “Sizin hiç babanız öldü mü? Benim bir kere öldü kör oldum Yıkadılar aldılar götürdüler Babamdan ummazdım bunu kör oldum Siz hiç hamama gittiniz mi? Ben gittim lambanın biri söndü Gözümün biri söndü kör oldum Tepede bir gökyüzü vardı yuvarlak Söylelemesine maviydi kör oldum Taşlara gelince hamam taşlarına Taşlar pırıl pırıldı ayna gibiydi Taşlarda yüzümün yarısını gördüm Bir şey gibiydi bir şey gibi kötü Yüzümden ummazdım bunu kör oldum Siz hiç sabunluyken ağladınız mı?” 2. Ben Hayatta En Çok Babamı Sevdim – Can Yücel “Ben hayatta en çok babamı sevdim Karaçalılar gibi yerden bitme bir çocuk Çarpık bacaklarıyla -ha düştü ha düşecek Nasıl koşarsa ardından bir devin O çapkın babamı ben öyle sevdim Bilmezdi ki oturduğumuz semti Geldi mi de gidici – hep, hep acele işi Çağın en güzel gözlü maarif müfettişi Atlastan bakardım nereye gitti Öyle öyle ezber ettim gurbeti Sevinçten uçardım hasta oldum mu, Kırkı geçerse ateş, çağırırlar İstanbul\’a Bi helallaşmak ister elbet , diğ\’mi oğluyla! Tifoyken başardım bu aşk oy\’nunu, Ohh dedim, göğsüne gömdüm burnumu, En son teftişine çıkana değin Koştururken ardından o uçmaktaki devin, Daha başka tür aşklar, geniş sevdalar için Açıldı nefesim, fikrim, canevim Hayatta ben en çok babamı sevdim.” 3. Baba – Nazım Hikmet “Baba! her yılbaşında sana söyleyecek bir tek sözüm var Seni ne kadar çok seversem o kadar çok olsun ömründen geçen yıllar…’ Baba! Babam, ağabeyim, kardeşim, arkadaşım! Ne zulüm, ne ölüm, ne korku başımı eğemez! Yalnız senin elini öpmek için eğilir başım.” 4. Baba – Rıfat Ilgaz “Küçük işler peşinde harcadın altmış üç yılını mum sattın, kürek çektin kul oldun sonunda bir kapıya çıkarı olduğu halde işinin kaplarını doldurmadın vaktinde sessiz sedasız göçtün aramızdan ne ölümün geçti gazeteye ne dokuz göbek soyun kötü mü olurdu beş on para ayırsaydın bir kenara kara günler için hiç olmazsa başımızı sokacak iki göz bir ev bıraksaydın sokakta kalmış değiliz adını herkese hatırlatacak bir dikili çöpün bile yok yeryüzünde mezar taşından gayrı büsbütün unutulup gideceksin seni üç aydan üç aya hatırlatan elimizdeki cüzdanda olmasa bizi ukardan konuşturacak ne ham bıraktın, ne hamam iki karışlık arsa da kalmadı yangın yerinde borcun bile yoktu ödenmiyecek kadar neyinle övüneyim şöyle böyle bir memurdun kolculuktan yetişme kimlerin yanında lafını edeyim.” 5. Babam İçin – Sabahattin Ali “Allahım! .. İşte bugün, Şu zavallı ömrümün En matemli bir günü. Elim böğrümde kaldım, Ben bugün haber aldım Babamın öldüğünü. Bitti hayatın tadı, Bu haber bırakmadı, Dudağımda tebessüm. Kalbim oyuldu yer yer, Aman Yarabbi, meğer Ne acıklı imiş ölüm” 6. Siyah ve Karanlık – Fazıl Hüsnü Dağlarca “Kur’an okurdu babam bazen, Galiba kadir gecelerinde. Onun inanmış sesiyle biz çocuklar Daha küçülürdük odanın en uzak bir yerinde. Müteessir olurduk kışı gören kırlangıçlar gibi, Garip sedalarda hiçbir şey anlamadan. Henüz mektebe giden ablam, bilgiç bilgiç Arapça’ derdi, nefesiyle o zaman. Arapça. Uzak karanlıklarda, Siyah ve lâmba sönmüş gibi… uzar. Ve çocuk kalplerimizi mâtemiyle kaplardı Meçhul ölülere âit mezarlar. Arapça’dan nefret ederdik, lâkin, Okşardı babamın okuduğu şey, muhayyilemizi. Korkudan ve hayretten bir yeni dünya içinde Muhakkak ki iman zaptederdi bizi. Bir sesten sonra muhakkak bir başka ses gelirdi, Ama nasıl başka, anlatılmaz. Babamın sonsuz âhengi arasında Olurdu yaşamalar daha az. Ve olurdu vücûdumuzdaki tarif edilmez çocukluk, Nedense, daha uzun. Uyanırdı karanlık hücrelerde, Bütün yâdigârlığı, ruhumuzun. Ve babamın nefesleri yavaşlardı, hep aynı seslerle, Tevekkül ve akıl dolu gelirdi bize, her taraf. Babamın elleri büyürdü ve büyürdü babamın ellerinde MUSHAF … ve nelerden sonra ben hatırlıyorum, Bazı geceler, yani her gece. Babamın ve başka sevgililerin arapçasını Tesellisiz şeyler düşündükçe.” 7. Ağlamalar – Hasan Hüseyin Korkmazgil “Gördüm babaların ağlamasını dalları düğüm düğüm gövdesi kahve falı bir zeytin ağacını köklemek var ya sökmek var ya sarp yamaçtan ardıcı kazma vurmak var ya beş yüz yıllık meşeye acısını duymak var ya kopmanın babaların ağlaması işte o babaların ağlaması öyle zor gördüm babaların ağlamasını anaların ağlaması bir başka anaların ağlaması bir ayrı anaların ağlaması bir beter dövülen döş yolunan saç kan damlayan bir çığlık ağustosta çam ormanı yangını sokaklar alanlar evler kapılar mutfaklar kilerler ocaklar ağlar zıbınlar beşikler uykusuzluklar ağlar ağlaşırken analar dağ taş toprak ağaç su yıldız yeşeren buğday ağlar savrulan saman ağlar ağlaşırken analar kanın umdun hakkı sütün ekmeğin hakkı ne söylersin bre ozan durur tek tel üstünde inceden sızlaşmağa bütün bir evren ağlar ağlaşırken analar gördüm babaların ağlamasını anaların ağlaması bir başka anaların ağlaması bir beter” 8. Diyalog – Özdemir Asaf “Bir gün, bir evde, bir kedi Vardı. O gün, bir evde, o kedi Benden sıcaklığını esirgemedi. O gün, o evdeki o kedi Beni bana götürdü getirdi. Ona şarkılarımı söyledim; Uyudu, bakıyordum, benimleydi. Bir ikilem oldu beklenmedik; Geçmiş günlerin yumaklarını didikledi. Var mıydı, yok, var gibi Kucağımdaydı kedi. Gözlerindeydi gözlerim, Gözleri gözlerimdeydi. Ellerimi tırmalıyordu elleri… Ürperdim, birden içim titredi. Bir gün, bir evde, bir kedi Vardı. O gün, bir evde, o kedi Beni taa çocukluğumdan aldı O gün, o evdeki, o kedi, Bak-işte, neler olmuş der gibi, Getirdi beni gençliğime bıraktı. Anı bahçelerinde üşümek sıcaktı. Babamın öldüğünde aylardan Hazirandı, O elli dördündeydi, ben yedi. Bir ışık söndüğünde yol yandı. O kedi bunları nasıl da bildi. Bir gündü, bir evdi, o kedi Taş attı bütün kuyularıma. Durup-dururken dikenli uykularıma Ninniler söyledi. Bu bir öykü idi; Ben mi anlattım, o mu dinledi. Saklamalı mıydı, ya da söylemeli mi; Ne o ev vardı, ne o gün, ne de o kedi.” 9. Ruhi Bey Anlatıyor Bir Düğün Günü ve Sonrası – Edip Cansever “Kısacık bir gündü, bir iki dakikalık bir gündü Çocukların günü gibi bir gündü Kahverengi fotoğrafları vardı, bulanıktı Hiçbir şey açık seçik görünmüyordu Kocaman bir bahçe olmalıydı, orda burda Tavuskuşları olmalıydı, herbiri Öyle bir başına hiç kımıldamadan duruyordu Saniyeler sümbüller gibiydi Saniyeler sümbüller gibiydi dokunsam iki parmağım arasında akıyordu Kısacık bir gündü. Bir kişi bile yoktu Hayrünnisa ile ben vardım Seylan taşları ile işlenmiş bir iğne vardı Yansıyan kırmızılık taranıyordu güneşte Kan gibi parlıyordu Şöyle böyle hatırlıyorum Beni ölüme uğurlayan bir düğün günü Babamı hatırlıyorum Babamın ölümünü Kırbacıyla birlikte bir çam ağacına gömülü Annemsa odasında babamın Hasta yatağında Kımıldamadan yatıyor Pencerede sapsarı bir limon görüntüsü Duvarda rengarenk bir kırbaç koleksiyonu Hatırlıyorum Dişleri vardı Hayrünnisa’nın Hatırlıyorum Bir şeyler vardı, ortasından kesilir gibiydi Dişleri bembeyazdı Kesilen her şey bembeyazdı O dişleriyle vardı, ben yoktum Seylan taşlı iğnenin altındaydım, ben yoktum Hayrünnisa vardı, ben yoktum Üç gün üç gece geçti, ben yoktum On gün daha geçti,sonra ben günleri unuttum Bir kuşluk vaktini iyi hatırlıyorum İçerenköy’deki tozlu bir yolu Postacıyı Terziyi Oyanmış limonluğu Çiçek satan adamı Bir otobüs durağını iyice hatırlıyorum O yoktu. Ve bir sabah ben vardım Koskoca bir konağı bir başıma soydum Yer halılarını çıkardım, kalın kadife perdeleri Maun konsolu, Çin porselenlerini, gümüş takımlarını Hatırlıyorum Mineli pandantifleri çıkardım, altın zincirleri, pırlanta yüzükleri Büyük kristal avizeleri, sedefli koltukları Bursa çatmalarını, Beykoz koleksiyonlarını, minyatürleri Hepsini, hepsini bir bir çıkardım Tutkuyla çıkardım, şehvetle çıkardım Öfkeyle Kanını akıtaraktan konağın Hatırlıyorum Konakta o gece konakla kaldım.” 10. Anneler Kaçar Gibidir – Turgut Uyar “Söyle ben saçlarımı kestirsem ne olur Bir başkaldırma ancak saçlarından tutulur Herkes annesi sanır bir kısır yalnızlığı Oysa herkesin annesi aslında bir baruttur Eylül’den ürken Temmuz şafaktan korkan gece Dağları bölümleyen o babadan kaçan sudur Hatırla her gün bir çalar saatle oynadığını Çalar saatler bir çocuğun uyanılacak uykusudur Soğuk iklimler, kırımlar akar gider derisinden Çalıp söylediği öğrenip oynadığı bir tabuttur Anne saklanır, baba koşar, günleri münleri bölerler Anne de baba da parça parça bir geyik yavrusudur Birinin sırtı ince, birinin elleri kalın İkisi de bir gölün saygı değer komşusudur Ey hayalin sonsuz çalıştığı gölleri bölmek dönemi O zaman artık bir yerlerde hazin mevlütler okunur Dersin ki ayışığı kimin babası kimin oğlu o zaman Sanki herkesin işi bir bölmedir, uzun uzun solunur Senin şarkın bir avcı borusudur ormanları tutar Büyür, yankılanır, bir kale yıkıntısında saygıyla durur Ey en bilge sesi gelip duran sonra akan suların Bilirsin her akşam nasıl öksüz, nasıl güçlükle olur Her akşam nerden baksan yine de bir eksiği doldurur Babalar geri çekilir, anneler onlara teslim olur Saçlarımı hep kestim tutacak kadar kalmasın dedim Çünkü bir başkaldırma ancak saçlarından tutulur Günleri bölümlediler ve sonra suya gittiler çoğu Babalar hep perşembe, anneler hep cuma olur” 11. Babam İçin – Haydar Ergülen “… babam ve ustam’dı o benim sebebim rehberim en eski şiirim … Babam yıllarca sustu kelimeleri sevdi bilmedi kuşların omuzlarını terkettiğini … Babam benim suya bakıp ağlayan ustam karagözlü çırakların babalık hakkı seni kimseye sormam … Ağıtçılar da gitti sessizliği bizde unutup bir daha bakmasın ölümün güzel yüzü kış gelmesin senin uykusuz alnına kış gelmesin ölüm dönsün postacı kılığında kimse evini açmasın ölüm dönsün toprağına yaprağı çürümüş dal olsun ölüm ölüm de çürüsün burada ölümü çağıran kış da çürüsün … Babam Kel Hasan Usta’ya “Babam ve Ustam” çıraklıktan yetişen iki mektup pulsuz, zarfsız, kâğıtsız birbirine emanet iki çocuk bir çift adam her yere yetişmeye hayatı onarmaya, acıyla uslanmaya, kırılıp katlanmaya bir çift kanat sırtında ev, gönlünde iyilik, omuzlarında hayat anladım ki ustam kırılanla kırılmak değil marifet kırılanı onarmak” 12. Babam – Cevat Çapan Babam iki tek atınca Oğlum hadi seni karpuzlara götüreyim derdi.. Karpuzlar Gebze’de oturan kızlardı. Annem kızarır kızar, “Bey çocuk daha küçük” diye çıkışır, Mutfağa gider ağlardı.. Eserleriyle bir döneme damga vuran ve şiirleri dilden dile aktarılan Türk edebiyatının usta ismi Can Yücel, vefatının 21. yılında Milli Eğitim Bakanı, Köy Enstitüleri'nin kurucusu ve öğretmen Hasan Ali Yücel'in oğlu, Canan Yücel Eronat'ın ikiz kardeşi ve ressam Su Yücel'in babası Can Yücel, 21 Ağustos 1926'da İstanbul'da dünyaya Tekkesi müridlerinden telgraf nazırı Ali Rıza Beyin torunu olan ve ilk şiirini 10 yaşında kaleme alan Can Yücel, ironik yönü ağır basan şiirlerinde, halk ağzına, halk türkülerinin deyişlerine ve argo sözlere de yer verdiği için sıkıntılı zamanlar ilham kaynağı ve şiirlerinin konuları doğa, insanlar, olaylar, kavramlar, heyecanlar, duyumlar ve duygular üzerine taşlama ve toplumsal duyarlılığın ağır bastığı şiirlerinde kullandığı yalın dili ve buluşlarıyla edebiyatseverlerin dikkatini şair, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Klasik Filoloji Bölümü'ndeki eğitiminin ardından İngiltere'de Cambridge Üniversitesi'nde Latince ve Yunanca eğitimi Londra'da BBC Radyo'nun Türkçe bölümünde spikerlik yaptı ve çeşitli elçiliklerde çevirmenlik görevi Kore'de tamamlayan ve Güler Hanım ile 1956'da evlenen Can Yücel'in bu evlilikten kızları Güzel ve Su ile oğlu Hasan dünyaya geldi. Türkiye'ye 1958'de dönen Yücel, bir süre Bodrum'da turist rehberi olarak çalıştıktan sonra bağımsız çevirmen ve şair olarak yaşamını İstanbul'da dili ve farklı tarzıyla beğeni kazandıİlk şiirlerini, 1950'de yayımlanan ''Yazma'' kitabında toplayan Yücel, 1945-1965'te "Yenilikler", "Beraber", "Seçilmiş Hikayeler", "Dost", "Sosyal Adalet", "Şiir Sanatı", "Dönem", "Yöne", "Ant", "İmece", "Papirus" adlı dergilerde şairin, 1962'de İngiltere'deyken, 1709 yılından kalma, Latin harfleriyle taş baskısı olarak basılmış bir Türkçe dilbilgisi kitabı bulması geniş yankı sonra siyasal konularda da eserlere imza atan Yücel, "Yeni Dergi", "Birikim", "Sanat Emeği", "Yazko Edebiyat" ve "Yeni Düşün" dergilerinde yayımladığı şiir, yazı ve çeviri şiirleriyle Yücel, çoğunda sevdiği insanları tarif ettiği şiirlerinde eşine, çocuklarına, torunlarına ve babasına olan sevgisini yansıttı. "Maaile" isimli bir eseri de bulunan Yücel'in, "Küçük Kızım Su'ya", "Güzel'e", "Yeni Hasan'a Yolluk", "Hayatta Ben En Çok Babamı Sevdim" adlı şiirleri, ailesine yazdığı şiirler arasında yer Shakespeare, Brecht'in oyunlarını da çeviren şair Yücel, Shakespeare'in "Olmak ya da olmamak" anlamındaki "To be or not to be" cümlesini, "Bir ihtimal daha var, o da ölmek mi dersin" şeklinde Türkçeleştirmesiyle de dikkati olduğu dönemde "Bir Siyasinin Şiirleri" adlı kitabını yayımladıChe Guevara ve önceki Çin Komünist Partisi Başkanı Mao Zedong'dan çeviriler yaptığı gerekçesiyle 12 Mart 1971'de 15 yıl hapse mahkum olan Yücel, 1974'deki genel afla dışarı çıktı. Dışarı çıkışının ardından hapiste yazdığı "Bir Siyasinin Şiirleri" adlı kitabını Yücel'in 12 Eylül 1980 sonrasında kaleme aldığı "Rengahenk" isimli kitabı, müstehcen olduğu iddiasıyla toplatıldı. 1998'de dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e hakaret ettiği gerekçesiyle Ankara 14. Asliye Ceza Mahkemesi'nde yargılanan Yücel, bir yıl iki ay hapis cezasına mahkum edilirken, Yargıtay 9. Ceza Dairesi bu hükmü, "cezanın ertelenmesi gerektiği" görüşüyle özgü samimi ve yalın dili, muhalif bakış açısı, derin mizah duygusuyla kaleme aldığı eserleriyle Türk edebiyatının özgün şairleri arasındaki yerini alan Yücel, ünlü dünya şairlerinden çevirdiği şiirleri bir araya getirdiği ''Her Boydan'' adlı eserini 1959'da yapıtlarını "Yazma", "Sevgi Duvarı", "Bir Siyasinin Şiirleri", "Ölüm ve Oğlum", "Şiir Alayı", "Rengahenk", "Gökyokuş", "Canfeda", "Çok bi Çocuk", "Kısadevre ve "Kuzgunun Yavrusu" adlı kitaplarda kendi adlarına değil, kainat adına yazarlarZeynep Oral'ın "Sözden Söze" kitabında yayınladığı Can Yücel röportajında, Yücel şiir hakkında düşüncelerini şöyle ifade ediyor "Şiir gürültüden müziğe geçmektir. Şiir evrenin -bak kainatın demiyorum- içinde büyük seslerin, molekül ve atomlardan başlayan bütünlüğü, bu bütünlüğün müziğidir. Şairin görevi bu musikiyi kurmaktır. Kozmostan aşağı şiir yazılmaz. Üst tarafı minördür... Harika o ki, insanlar kendi adlarına değil, kainat adına yazarlar. Bütünselliğin dışında şiir yoktur. Hayat ve ölüm de bütündür. Şiir bu bütünden çıkan büyük çılgınlıktır."Nebil Özgentürk'ün hazırladığı "Bir Yudum İnsan" belgeselinde ikiz kardeşi Canan Yücel Eronat ise bir anne karnında iki minik yavrunun bir dünyayı paylaşmasını müthiş bir tesadüf olarak tanımlayarak, "Kardeşlik, paylaşmak, kucaklaşmak oradan başlıyor. Tesadüflerin en güzeli bence. Daha sonra kendimi bildim bileli beraber giderdik. Hatta erkek kardeş olduğu için koruma ve himaye göreviyle yüklüydü bana karşı." yorumunda yıllarda Buca Belediyesi'nin "Babalar ve Kızları" söyleşisine katılan Can Yücel'in kızı Güzel Yücel, "Babam yaşarken de seviliyordu, şimdi daha çok sevilme nedeni daha iyi anlaşılması." ifadelerini kendilerine de aşıladığı deniz tutkusunu, yaptığı muhteşem yemekleri ve ailesine olan sevgisini aktaran Güzel Yücel, "Babam için ailesi çok önemliydi. Bizlerle olan sevgi dolu yaşamını şiirlerine de yansıttı. 'Küçük Kızım Su'ya', 'Güzel'e', 'Yeni Hasan'a Yolluk', 'Hayatta Ben En Çok Babamı Sevdim' bu sevgi şiirlerinden bazıları. Yokluğuna alışmak çok zor, hasreti hiç dinmiyor." sözleriyle özlemini dile Kuzguncuk'ta yaşayan ve ömrünün son dönemlerinde Muğla'nın Datça ilçesine yerleşen usta şair, İzmir'de Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde bademcik kanseri tedavisi görürken 12 Ağustos 1999'da, 73 yaşında hayata gözlerini yumdu. Can Yücel en sevdiği günebakan çiçekleriyle uğurlanarak Datça'da toprağa vefatından sonra Datça Belediyesi ve ailesi tarafından, anısına edebiyat ve kültür-sanat şenlikleri düzenlenirken, Datça'daki evi müze haline getirildi. Gözler ve sözler ikisi de bir şeyleri gizler. Sözler ne kadar inkar etse de gözler her şeyi bir bir söyler. Can Yücel Kimdir? Şüphesiz Türk edebiyatının en ilginç şahsiyetlerinden biri olan Can Yücel, 1926 ile 1999 yılları arasında yaşamış modern Türk şairidir. Çocukluk ve Gençlik Yılları 21 Ağustos 1926 tarihinde, yüksek tahsilli bir ailede doğan Yücel’in edebiyatla tanışması uzun sürmemiş. Babası Hasan Ali Yücel’den etkilenerek edebiyata olan ilgisi genç yaşlarındayken başlamıştır. Ankara Üniversitesi’nde Klasik Filoloji Bölümünü okumuş, ardından Cambridge Üniversitesi’nde öğrenimini tamamlamıştır. Bir süre BBC Radyosu’nda çalışmış ve sonrasında Türkiye’ye dönmüştür. Edebi Hayatının Başlangıcı Bağımsız çevirmen ve şair olarak edebiyat dünyasına ilk adımını atmıştır. Eserleri Leman ve Papirüs gibi dönemin ünlü dergilerinde yayımlanmıştır. Siyasi konularda kaleme aldığı eserler hayatında zorluklar yaşamasına neden olmuştur. Edebi Kişiliği Şiirlerinde toplumsal duyarlılığını öne çıkarmış ve yalın bir dil kullanmayı tercih etmiştir. Doğadan, insanların yaşamından ve duygularından ilham almış ve yazdığı eserlerle tüm dikkatleri üzerine çekmeyi başarmıştır. Eserleri Duygu ve düşüncelerini kendine has tekniği ile eserlerine yansıtan Yücel, birçok genç yazar ve şairlere ilham kaynağı olmuştur. Özel Hayatı Yaşamına İstanbul’da devam eden Yücel’in Güler Yücel ile evliliğinden iki kızı ve bir oğlu olmuş, yaşamı boyunca ailesine olan tutkusunu ve bağlılığını sık sık eserlerinde göstermiştir. Yoksul şekilde yaşamını sürdürmüş, paraya işim yok’ diyerek hayatına olan bakış açısını göstermiştir. Ölümü Son 10 yılını Datça’da ailesiyle birlikte geçiren Yücel, 12 Ağustos 1999 tarihinde vefat ettiğinde vasiyetinden dolayı yine orada defnedilmiştir. Çevirileri Hamlet, Fırtına ve Bir Yaz Gecesi Rüyası gibi dünyaca ünlü oyunların çevirilerini yapmıştır. Gazi YAŞARGİL Yurtdışı eğitim bursu için Hasan Ali Yücel oğlunu değil, Gazi Yaşargil’i seçmiştir. Yaşargil öğrenimini tamamladıktan sonra ünlü bir cerrah olmuştur. Her Boydan İlk çeviri şiir kitabı olan Her Boydan, dünyanın ünlü şairlerinin şiirlerinden seçmeler içermektedir. Can Yücel hakkında daha detaylı bilgiye Can Yücel Argonun Netlik ve Samimiyetle Harmanlandığı Şiirler yazımızdan ulaşabilirsiniz. Bu içeriği beğendiniz mi? Bunun gibi daha fazla içerik üretebilmemiz için bize Patreon´da destek olun. 🙂

baba ile ilgili şiirler can yücel