🎿 Ahmed Arif Doğum Günü Şiiri
Doğumgünüm bugünüm Doğum günüm gülüm Doğum günüm diyorsun; Doğum günün kutlu olsun Mutlu ol senelerce Sana boncuktan kuş yaptım Konacak pencerene Karakollar beni alır sorgular gecelerce Hiç bekleme belki gelmem gelemem senelerce. Ahmet Kaya Kayıt Tarihi : 11.6.2003 13:41:00
Şairler| Şiirler. Doğum (Leyla`nin doğumu için Mecnun`un sonradan söylediği) I. Çiğ düştü göklerden Ve bir bahar günü doğdun sen Güvercinler geçti menekşelerden Ve bir bahar günü doğdun sen Kendi kendine ayna olan nergislerden Leylakların gün doğuşu ürperişinden Zambakların kıyı kıyı bakışından Geldin sen
Birtek başak bile dargın kalmayacaktır, Bir tek zeytin dalı bile yalnız Sıkıysa yağmasın yağmur, Sıkıysa uykudan uyanmasın dağ. bu yürek, ne güne vurur Kaçar damarlarından karanlık, Kaçar, bir daha dönemez, Sunar koynunda yatandan, Hem de mutlulukla sunar.
Şiirler- Ahmet Muhip Dıranas-Ahmet Muhip Dıranas Hoyrattır bu akşamüstüler daima. Gün saltanatıyle gitti mi bir defa Yalnızlığımızla doldurup her yeri Bir renk çığlığı içinde bahçemizden, Bir el çıkarmaya başlar bohçamızdan Lavanta çiçeği kokan kederleri; Hoyrattır bu
ahmetmükemmel 2016-03-05. YAREN KORKMAZ ÇOK GÜZEL BİR ŞİİR BAYILDIM 2015-04-05. arif durur süperrrrrrrrrrrrrrrr 2015-03-24. sudenaz başak inanılmaz bir şey herkese tavsiye ederim sevgilerimle Sudenaz Başak 2014-04-22. Kutlu Doğum Haftası (Mevlid-i Nebi) Şiirleri, Muhammed(S.a.v.) Şiiri.
BehçetAysan Şiir Ödülü Ahmet Erhan'ın 17.10.2006 12:22 | Son Güncelleme: 17.10.2006 12:22 TAKİP ET
AhmetERHAN Bir Baba İçin ŞİİR SÖZLERİ Odamın ışığı yanıyor bütün gece Ellerimi dizlerime koyup, ikibüklüm bir olağandışılık arayarak Gördüğüm, duyduğum her şeyde Öylece oturuyorum: Güneş parmaklarını sürünceye dek Koyu bir karanlığa Bulanmış pencereme.. Bir gece kelebeği Dolanıyor lambanın çevresinde
Z9Eps5W.
27 adet şiir bulunduAkşam Erken İner MahpushaneyeAkşam erken iner mahpushaneye. Ejderha olsan kar etmez. Ne kavgada ustalığın, Ne de çatal yürek civan oluşun. Kar etmez, ince... AnadoluBeşikler vermişim Nuh'a Salıncaklar, hamaklar, Havva Ana'n dünkü çocuk sayılır, Anadoluyum ben, Tanıyor musun ? Utanırım, Ut... Ay KaranlıkMaviye Maviye çalar gözlerin, Yangın mavisine Rüzgarda asi, Körsem, Senden gayrısına yoksam, Bozuksam, Can benim, düş... Bir Akşam ÜstüdürBir akşam üstüdür sarabî Bahçeler ve dağlar üzre hükümran; Tam dünyayı dolaşmak saatindesin. Ay ışığı su içer birazdan. Kızar... Bu Zindan, Bu Kırgın, Bu Can PazarıGördüler Yedi cihan, İn, cin Kaf dağının ardındakiler, Kıtlık da kıran da olsa Gördüler analar neler doğurur Aman aman hey...... Diyarbekir Kalesinden Notlar Ve Adiloş Bebenin Ninnisi1. Varamaz elim Ayvasına, narına can dayanamazken, Kırar boynumu yürürüm. Kurdun, kuşun bileceği hal değil, Sormayın hiç Laaa... Hani Kurşun Sıksan Geçmez GecedenYiğit harmanları, yığınaklar, Kurulmuş çetin dağlarında vatanların. Dize getirilmiş haydutlar, Hayınlar, amana gelmiş, Yetim ... Hasretinden Prangalar EskittimSeni, anlatabilmek seni. İyi çocuklara, kahramanlara. Seni anlatabilmek seni, Namussuza, halden bilmeze, Kahpe yalana. Ard-a... İçerdeHaberin var mı taş duvar? Demir kapı, kör pencere, Yastığım, ranzam, zincirim, Uğruna ölümlere gidip geldiğim, Zulamdaki mahz... Kalbim Dinamit Kuyusu...Beni, gözlerin götürür Gözlerin Aşkla, acıyla... Kuşatmışlar Sesimi, soluğumu Kesilmiş Tuz-ekmek payım Vurgunum Ve darda, ... KaraÇarpmış, Paramparça etmiş, Kara sütü, kara sevdayla seni... Ve kara memelerinde dişlerin asi, Karadır, upuzun yattığın gece, ... Karanfil SokağıTekmil ufuklar kışladı Dört yön, onaltı rüzgar Ve yedi iklim beş kıta Kar altındadır. Kavuşmak ilmindeyiz bütün fasıllar Ray... Leylim - LeylimLeylim - leylim dünyamızın yarısı Al - yeşil bahar, Yarısı kar olanda Gene kavim - kardaş, can - cana düşman, Gene yediboğum ... MerhabaGün açar, Karın verir yağmurlu toprak. İncesu Deresi, merhaba. Saçakta serçeler daha çılgındır, Bulutlarda kartal, Daha çalım... Onur Da AğlarGözlerinin pınarında Bir bulut, Boşandı boşanacak Nerdeyse. Aklımdan geçenleri Okuyorsun su gibi. Dünya gördü Bizi boğazladıl... Otuzüç Kurşun1. Bu dağ Mengene dağıdır Tanyeri atanda Van'da Bu dağ Nemrut yavrusudur Tanyeri atanda Nemruda karşı Bir yanın çığ tuta... RustemoModan yaylasına eşkin almadan Maktela üzerinde sağımız Karbeyaz Çermik Dağları Solumuz kan kırmızısı Fırat'tır Dört mevsim ye... Sevdan BeniTerketmedi sevdan beni, Aç kaldım, susuz kaldım, Hayın, karanlıktı gece, Can garip, can suskun, Can paramparça... Ve ellerim,... SuskunSus, kimseler duymasın. Duymasın ölürüm ha. Aydım yarı gecede Yeşil bir yağmur sonra... Yağıyor yeşil. En uzak, o adsız ve k... TogliattiPalmiro, Palmiro şanlı işçi Sıcak yaralarındaki barut kokusu kesik, anaların sütü Ve kaçmıştır bebelerin uykusu Koku katedral... TutukluBirden Kurşun yemiş gibi susar Gözbebeklerime karşı Susar da Açılıp yol verir şehir Sade radyolarda bir gamlı hava "Elaziz uz... UnutamadığımAçardın, Yalnızlığımda Mavi ve yeşil, Açardın. Tavşan kanı, kınalı - berrak. Yenerdim acıları, kahpelikleri... Gitmek... Uy HavarYangınlar, Kahpe fakları, Korku çığları Ve irin selleri, aç yırtıcılar, Suyu zehir bıçaklar ortasındasın. Bir cana,... Vay KurbanDağlarının, dağlarının ardı, Nazlıdır. Uçurum kıyısında incecik bir yol Gider dolan-dolana, Bir hastan vardır, umutsu... Yalnız DeğilizBir ufka vardık ki artık Yalnız değiliz sevgilim. Gerçi gece uzun, Gece karanlık Ama bütün korkulardan uzak. Bir sevdadır böy... Yurdum Benim, ŞahdamarımEngereğin dişlerine işledim, Ağu dişlerine Oluklu, çentik... Ve vurgun, Gözleri bir çift cehennem Burnuna kan tütmüş Pars bıy... ZulümCanımda damıttım seni ey zulüm, Sancısını inceden kum gibi taşıdığım... Kasığımda amerikan kemendi bağıra bağıra geceler boyu... Arama En çok okunan şiirler İstiklâl Marşı Eksik Avradın Kötüsü Dizini Dikip Oturur Anlıyorsun Değil Mi Bizim Memleket İki Serseri Saman Sarısı Karlı Kayın Ormanında Aleviyim Ben Gündüz Ölümün Yükselişi Ve Çöküşü Kırkıncı Yılımız Kocalmaya Alışıyorum Ceviz Ağacı Babanız Geldi Çocuklar!.. Türkmen Güzeli Kız Çocuğu Kurşun Sıkmalı Kandil İyimserlik İnce Sızı Yalnızın Durumları X Yalnızın Durumları XVIII Mektup Başlangıç Gülüm Eyvallah Gölgemdeki İz Aşk Nişanesi Siyah Gözlerine Beni De Götür Âvâre Gönül En çok okunan şairler Barış Manço Cemal Safi Fazıl İbaokurgil Ceylan Koryürek Tekin Gönenç Akgün Akova Serdari Yahya Kemal Beyatlı Pir Mehmet Orhan Veli Kanık Şanar Yurdatapan Bayburtlu Zihni Pir Sultan Abdal Pablo Neruda Mehmet Süreyya Timur Mehmet Nacar Ahmed Arif Nazım Hikmet Ran Sabit İnce Orhan Seyfi Orhon Gültekin Samanoğlu Ülkü Tamer Hüseyin Çırakman Ahmet Cemal Karacaoğlan Abdullah Işılak Ahmet Hamdi Tanpınar Habib Karaaslan Ziya Gökalp Olcay Yazıcı Vedat Varol Uğur Mumcu Mehmet Atilla Maraş H. Vasfi Uçkan Mısri Niyazi Mehmet Akif Ersoy Hisari Ahmet Erhan Attilâ İlhan toplam 399 şairin tane şiiri ile güncellenme tarihi 15-04-2014
En Güzel ve Kısa Ahmet Arif Aşk Şiirleri Ahmed Arif 1927 yılında Diyarbakır’da doğuştur. Ankara Üniversitesi Felsefe Bölümü’nden mezun olan Arif genç yaşından itibaren şiir yazmaya başlamıştır. Bu içeriğimizde sizler için Ahmet Arif sözleri içeriğinde olduğu gibi Ahmet Arif şiirlerini bir araya getirdi. İşte en güzel ve kısa Ahmed Arif aşk şiirleri… 1. Sevdan Beni 2. Hasretinden Prangalar Eskittim 3. İçerde 4. Akşam Erken İner 5. Ay Karanlık 6. Bir Akşamüstüdür 7. Haberin Var Mı Taş Duvar? 8. Hani Kurşun Sıksan Geçmez Geceden 9. Merhaba 10. Onur Da Ağlar 11. Suskun 12. Tutuklu 13. Unutamadığım 14. Yurdum Benim Şahdamarım 15. Öyle Yıkma Ahmet Arif Şiirleri; 1. Sevdan Beni Terketmedi sevdan beni, Aç kaldım, susuz kaldım, Hayın, karanlıktı gece, Can garip, can suskun, Can paramparça... Ve ellerim, kelepçede, Tütünsüz uykusuz kaldım, Terketmedi sevdan beni... 2. Hasretinden Prangalar Eskittim Seni, anlatabilmek seni. İyi çocuklara, kahramanlara. Seni anlatabilmek seni, Namussuza, halden bilmeze, Kahpe yalana. Ard-arda kaç zemheri, Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu. Dışarda gürül-gürül akan bir dünya... Bir ben uyumadım, Kaç leylim bahar, Hasretinden prangalar eskittim. Saçlarına kan gülleri takayım, Bir o yana Bir bu yana... Seni bağırabilsem seni, Dipsiz kuyulara, Akan yıldıza, Bir kibrit çöpüne varana, Okyanusun en ıssız dalgasına Düşmüş bir kibrit çöpüne. Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin, Yitirmiş öpücükleri, Payı yok, apansız inen akşamdan, Bir kadeh, bir cigara, dalıp gidene, Seni anlatabilsem seni... Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır Üşüyorum, kapama gözlerini... 3. İçerde Haberin var mı taş duvar? Demir kapı, kör pencere, Yastığım, ranzam, zincirim, Uğruna ölümlere gidip geldiğim, Zulamdaki mahzun resim, Haberin var mi? Görüşmecim, yeşil soğan göndermiş, Karanfil kokuyor cıgaram Dağlarına bahar gelmiş memleketimin… 4. Akşam Erken İner Akşam erken iner mahpusaneye. Ejderha olsan kar etmez. Ne kavgada ustalığın, Ne de çatal yürek civan oluşun. Kar etmez, inceden içine dolan, Alıp götüren hasrete. Akşam erken iner mahpusaneye. İner, yedi kol demiri, Yedi kapıya. Birden, ağlamaklı olur bahçe. Karşıda, duvar dibinde, Üç dal gece sefası, Üç kök hercai menekşe... Aynı korkunç sevdadadır Gökte bulut, dalda kaysı. Başlar koymağa hapislik. Karanlık can sıkıntısı... "Kürdün Gelini"ni söyler maltada biri, Bense volta'dayım ranza dibinde Ve hep olmayacak şeyler kurarım, Gülünç, acemi, çocuksu... Vurulsam kaybolsam derim, Çırılçıplak, bir kavgada, Erkekçe olsun isterim, Dostluk da, düşmanlık da. Hiçbiri olmaz halbuki, Geçer süngüler namluya. Başlar gece devriyesi jandarmaların... Hırsla çakarım kibriti, İlk nefeste yarılanır cıgaram, Bir duman, kendimi öldüresiye. Biliyorum, "sen de mi?" diyeceksin, Ama akşam erken iniyor mahpusaneye. Ve dışarda delikanlı bir bahar, Seviyorum seni, Çıldırasıya 5. Ay Karanlık Maviye/Maviye çalar gözlerin, Yangın mavisine/Rüzgarda asi, Körsem/Senden gayrısına yoksam Bozuksam/Can benim, düş benim, Ellere nesi? Hadi gel, Ay karanlık... İtten aç/Yılandan çıplak, Vurgun ve bela Gelip durmuşsam kapına Var mı ki doymazlığım? İlle de ille/Sevmelerim, Sevmelerim gibisi? Oturmuş yazıcılar Fermanım yazar N'olur gel, Ay karanlık... Dört yanım puşt zulası, Dost yüzlü, Dost gülücüklü Cıgaramdan yanar. Alnım öperler, Suskun, hayın, çıyansı. Dört yanım puşt zulası, Dönerim dönerim çıkmaz. En leylim gecede ölesim tutmuş Etme gel, Ay karanlık... 6. Bir Akşamüstüdür Bir akşamüstüdür şarabî Bahçeler ve dağlar üzre hükümran; Tam dünyayı dolaşmak saatindesin. Ay ışığı su içer birazdan. Kızarmış kalçalarını çanlar Alabildiğine vurur. Sen çocuk tulumunda Matbaa mürekkebi Rüsva olmuş ellerinin emeği, Manşetlerde kilometre kilometre yalan Sallanır durur. Bir akşamüstüdür katil, muhteşem Alıp götürmüşler dost dediğini Almış rüzgârlar içini, Ümide benzer, sevdaya benzer... Soğuk bir namludur kör ve pusuda Ense kökünde zulüm, Ve sermiş cânım sofrasını dört başı mâmur Burnun dibine hürriyet. Seviyorum mümkün değil; Aranızda kurşun, yasak bölge var Sen genç, sevdan ölünecek kadar güzel Kanunu yapanlar ihtiyar. 7. Haberin Var Mı Taş Duvar? Haberin var mı taş duvar? Demir kapı, kör pencere, Yastığım, ranzam, zincirim, Uğrunda ölümlere gidip geldiğim Zulamdaki mahzun resim. Görüşmecim yeşil soğan göndermiş Karanfil kokuyor cigaram Dağlarına bahar gelmiş memleketimin.. 8. Hani Kurşun Sıksan Geçmez Geceden Yiğit harmanları, yığınaklar, Kurulmuş çetin dağlarında vatanların. Dize getirilmiş haydutlar, Hayınlar, amana gelmiş, Yetim hakkı sorulmuş, Hesap görülmüş. Demdir bu... Demdir, Derya dibinde yangınlar, Kan kesmiş ovalar üstünde Mayıs... Uçmuş, bir kuştüyü hafifliğinde, Çelik kadavrası korugan'ların. Ölünmüş, canım,ölünmüş Murad alınmış... Gelgelelim, Beter, bize kısmetmiş. Ölüm, böyle altı okka koymaz adama, Susmak ve beklemek, müthiş Genciz, namlu gibi, Ve çatal yürek, Barışa, bayrama hasret Uykulara, derin, kaygısız, rahat, Otuziki dişimizle gülmeğe, Doyasıya sevişmeğe,yemeğe... Kaç yol, ağlamaklı olmuşum geceleri, Asıl, bizim aramızda güzeldir hasret Ve asıl biz biliriz kederi. İçim, bir suskunsa tekin mi ola? O Malta bıçağı,kınsız,uyanık, Ve genç bir mısradır Filinta endam... Neden, neden alnındaki yıkkınlık, Bakışlarındaki öldüren buğu? Kaç yol ağlamaklı oluyorum geceleri... Nasıl da almış aklımı, Sürmüş, filiz vermiş içimde sevdan, Dost, düşman söz eder kendi kavlince, Kınanmak, yiğit başına. Bu, ne ayıp, ne de yasak, Öylece bir gerçek, kendi halinde, Belki, yaşamama sebep... Evet, ağlamaklı oluyorum, demdir bu. Hani, kurşun sıksan geçmez geceden, Anlatamam, nasıl ıssız, nasıl karanlık... Ve zehir - zıkkım cıgaram. Gene bir cehennem var yastığımda, Gel artık... 9. Merhaba Gün açar, Karın verir yağmurlu toprak. İncesu Deresi, merhaba. Saçakta serçeler daha çılgındır, Bulutlarda kartal, Daha çalımlı. Koparır göğsünden bir düğme daha, Tezkere bekliyen biri. İncesu Deresi, merhaba. Genç bayraklar vardır, Barış düşünür, Kuyularda işçi mavilikleri. Ben hepsini düşünürüm, Yirmidört saat Ve seni düşünürüm, Karanlık, hırslı... Seni, cihanların aziz meyvası İlan-ı aşk makamından bir mısra, Yeşerip, kımıldar içimde, Düşer aklıma gözlerin... Oysa murad alamam. Oysa akdan-karadan Bilirim, payım bu kadar... Unutmuş gülmeyi gözbebeklerim. Unutmuş dudaklarım öpmeyi. İncesu Deresi, merhaba... 10. Onur Da Ağlar Gözlerinin pınarında Bir bulut, Boşandı boşanacak Nerdeyse. Aklımdan geçenleri Okuyorsun su gibi. Dünya gördü Bizi boğazladılar... Tutma gözyaşlarını Onur da ağlar... Bırak yıkansın gökyüzü, Lacivert, yeşil, altın Işıkları günbatımın. İşte şafaktayız gene Çırılçıplak Ve mavi. İşte sanki dağ yeli Ve işte sanki meltem... Kimse toz konduramaz Kesip attığımız tırnağa bile. Sen en güzel kızısın Bütün galaksilerin Bense tözüyüm artık Akkor tözüyüm Prometheus'u yakan Kara sevdanın... Ne alnımızda bir ayıp Ne koltuk altında Saklı haçımız Biz bu halkı sevdik Ve bu ülkeyi. İşte bağışlanmaz Korkunç suçumuz.. 11. Suskun Sus, kimseler duymasın, Duymasın, ölürüm ha. Aymışam yarı gece, Seni bulmuşam sonra. Seni, kaburgamın altın parçası. Seni, dişlerinde elma kokusu Bir daha hangi ana doğurur bizi? Ruhum... Mısra çekiyorum haberin olsun. Çarşıların en küçük meyhanesi bu, Saçları yüzümde kardeş, çocuksu. Derimizin altında o ölüm namussuzu... Ve Ahmedin işi ilk rasgidiyor. İlktir dost elinin hançersizliği... Ağlıyor yeşil. Rüya, bütün çektiğimiz. Rüya kahrım, rüya zindan. Nasıl da yılları buldu, Bir mısra boyu maceram... Bilmezler nasıl aradık birbirimizi, Bilmezler nasıl sevdik, İki yitik hasret, İki parça can. Çatladı yüreği çakmaktaşının, Ağıyor gökkuşaklarının serinliğinde Çağlardır boğulmuş bir su... Ağıyor yeşil. 12. Tutuklu Birden Kurşun yemiş gibi susar Gözbebeklerine karşı Susar da Açılıp yol verir şehir Sade radyolarda bir gamlı hava "Elaziz uzun çarşı" Firarda gözüm yok Namussuzum yok Yok pişmanlık bir halim Yaslanıp bir cigara yakmak isterim Dumanı cevahir değer Mağlup mu desem mahçup mu Ama ikisi de değil Ben garip sen güzel Dünya umutlu Öyle bir tuhafım bu akşam üstü Sevgilim Canavar götürür gibi iki yanım İki süngü. 13. Unutamadığım Açardın, Yalnızlığımda Mavi ve yeşil, Açardın, Tavşan kanı, kınalı-berrak. Yenerdim acıları, kahpelikleri... Gitmek, Gözlerinde gitmek sürgüne. Yatmak, Gözlerinde yatmak zindanı. Gözlerin hani? "To be or not to be" değil. "Cogito ergo sum" hiç değil... Asıl iş, anlamak kaçınılmaz'ı, Durdurulmaz çığı Sonsuz akımı. İçmek, Gözlerinde içmek ayışığını. Varmak, Gözlerinde varmak can tılsımına. Gözlerin hani? Canımın gizlisinde bir can idin ki Kan değil,sevdamız akardı geceye, Sıktıkça cellad, Kemendi... Duymak, Gözlerinde duymak üç-ağaçları Susmak, Gözlerinde susmak, Ustura gibi... Gözlerin hani? 14. Yurdum Benim Şahdamarım Engereğin dişlerine işledim, Ağu dişlerine Oluklu, çentik... Ve vurgun, Gözleri bir çift cehennem Burnuna kan tütmüş Pars bıyığına... Dağın pulat yüreğine işledim, Şimşeğin masmavi usturasına Sevdanı usul-usul Sevdanı mısra-mısra Lo ben seni hapislerde sevmişim, Ben seni sürgünlerde. Yurdum benim şahdamarım... Yücende buzul Ve kar, Maviş dağ tavşanları Gün vuranda alaran Zemheri yılanları Ve yahut bir hışımla Öyle çakılan Sonsuzluğun yakışığı kartallar. ........... Başım gözüm üstünesin Suskum, avazım üstüne... Adından başka silah Yazgından başka günah Daha yazmamış Hiçbir gizli dosyada Hiçbir açık kitapta. 15. Öyle Yıkma öyle yıkma kendini öyle mahsun, öyle garip... nerede olursan ol içerde, dışarda, derste, sırada, yürü üstüne üstüne tükür yüzüne celladın fırsatçının, fesatçının, hayının... dayan kitap ile dayan iş ile tırnak ile, diş ile umut ile, sevda ile, düş ile dayan rüsva etme beni!
- 1250 Güncelleme - 1250 Ahmed Arif'in sevenleri bugün 91. yaş gününde Ahmed Arif'i anıyor. Şiirlerinde toplumcu gerçekçi geleneğe bağlı kalmış Ahmed Arif, edebiyat tarihine damga vuran şairlerden oldu. İşte Ahmed Arif'in yaşamına dair detaylar... Ahmed Arif, doğum gününde sevenleri tarafından anılıyor. Şiirleriyle edebiyatın vazgeçilmez isimleri arasında yer alan Ahmed Arif, aynı zamanda gazeteci kimliğiyle de tanınıyor. Şiirlerini toplumcu gerçekçi gelenekle yazan Ahmed Arif, 2 Haziran 1991 yılında 64 yaşındayken hayatını kaybetmişti. İşte Ahmed Arif'in yaşamından notlar... AHMED ARİF KİMDİR? 21 Nisan 1927'de Diyarbakır'ın Hançepek semtindeki Yağcı sokak 7 no'lu evde doğan Ahmed Arif'in asıl ismi Ahmed Önal'dır. Ahmed Arif, Diyarbakır Lisesi'nden mezun oldu. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Felsefe Bölümünde okudu. 1940-1955 yılları arasında değişik dergilerde yayınladığı şiirlerinde kullandığı kendine has lirizmi ve hayal gücüyle Türk edebiyatındaki yerini aldı. Şiirlerinde hep ezilen insandan yana oldu ve ezilenlerin kardeşliğine vurgu yaptı. Şiirlerinin toplandığı tek kitabı Hasretinden Prangalar Eskittim 1968'de yayımlandı. Türkiye'de en çok basılan kitaplar listesindedir. Ahmet Kaya, Cem Karaca gibi sanatçılarca birçok şiiri bestelenmiştir. Ahmed Arif, Ankara'da yalnız yaşadığı evinde 2 Haziran 1991 tarihinde geçirdiği kalp krizi sonucu yaşamını yitirdi. Ahmet Oktay'ın 1990 tarihli Karanfil ve Pranga adlı çalışması Ahmed Arif şiiri üzerine yapılmış en detaylı çalışma olarak kabul edilir. Ayrıca, Muzaffer İlhan Erdost'un Üç Şair adlı kitabında da, Ahmed Arif şiirinin yorum ve çözümlemeleri bulunmaktadır. AHMED ARİF'İN ŞİİR KİTAPLARI Hasretinden Prangalar Eskittim Everest yayınları, ISBN 975-297-021-4, 57. basım, 2006Yurdum Benim Şahdamarım Everest yayınları, İstanbul, Kasım 2005, 5. Basım AHMED ARİF'İN ŞİİRLERİNDEN BAZILARI Akşam Erken İner MahpushaneyeAnadoluAy KaranlıkSen Hep Şerefinle Yaşarsın Baba [kaynak belirtilmeli]Bu Zindan Bu Kırgın Bu Can PazarıDiyarbekir Kalesinden notlar ve Adiloş Bebenin NinnisiHani Kurşun Sıksan Geçmez GecedenHasretinden Prangalar EskittimİçerdeKaraKaranfil SokağıLeylim LeylimMerhabaOtuz Üç KurşunSevdan BeniSuskunUnutamadığımUy Havar!Vay KurbanYalnız DeğilizKara AHMED ARİF'İN BESTELENEN ŞİİRLERİ Akşam Erken İner Mahpusaneye Cem Karaca - Akşam Erken İner MahpusaneyeAkşam Erken İner Mahpusaneye Fuat Saka - Akşam Erken İner MahpusaneyeAy Karanlık Ahmet Kaya - Maviye Çalar GözlerinAy Karanlık Cem Karaca - Ay KaranlıkDiyarbekir Kalesinden Notlar ve Adiloş Bebe Cem Karaca - Adiloş BebeDiyarbekir Kalesinden Notlar ve Adiloş Bebe Kızılırmak - Adiloş BebeDiyarbekir Kalesinden Notlar ve Adiloş Bebe Moğollar - Adiloş BebeHasretinden Prangalar Eskittim Ahmet Kaya - Hasretinden Prangalar EskittimHasretinden Prangalar Eskittim Suavi - Hasretinden Prangalar Eskittimİçerde Rahmi Saltuk - Dağlarına Bahar Gelmiş MemleketiminKara Cem Karaca - KaramKara Grup Ekin - De Be Aslan KaramOtuzüç Kurşun Cem Karaca - Otuzüç KurşunOtuzüç Kurşun Grup Baran - Otuzüç KurşunOtuzüç Kurşun Zülfü Livaneli - KirvemOtuzüç Kurşun Fikret Kızılok - VurulmuşumOtuzüç Kurşun Onur Akın - Otuzüç Kurşunotuzüç kurşun Ciwan Haco- sî û sê guleSevdan Beni Cem Karaca - Sevdan BeniSevdan Beni Fikret Kızılok - Haberin Var MıSuskun Fikret Kızılok - İki Parça CanSuskun Ahmet Kaya - SuskunSuskun Edip Akbayram - SuskunSuskun Alaaddin Us - SuskunUnutamadığım Cem Karaca - UnutamadığımUnutamadığım Grup Baran - UnutamadığımUy Havar! Ahmet Kaya - Oy HavarVay Kurban Cem Karaca - Vay Kurban
Sayfa İçeriği Ahmed Arif Sözleri, Ahmed Arif Sözleri Twitter, Ahmed Arif Sözleri Onedio, Ahmed Arif Sözleri Kısa, Ahmed Arif Şiirleri, Ahmed Arif Sözleri 2019, Ahmed Arif Sözleri 1000kitap, En Güzel Ahmed Arif Sözleri 1900'lü yıllarda yaşamış olan Diyabakır doğumlu şairlerimizinden biri olan Ahmed Arif Sözlerini derledik. Beğendiğiniz Ahmed Arif Şiirlerini sosyal medya hesaplarınızdan sevdikleriniz ile paylaşabilirsiniz. Ahmed Arif Sözleri Editörün Seçimi Bilmezler nasıl aradık birbirimizi, Bilmezler nasıl sevdik, İki yitik hasret, iki parça can. Ahmed Arif Namus işçisiyim yani yürek işçisi. Korkusuz, pazarlıksız, kül elenmemiş, ne salkım bir bakış resmin çekeyim, ne kınsız bir rüzgâr mısra dökeyim. Oy sevmişem ben seni. Canım Benim, Bilir misin, “canım” dediğimde içimden canımın çıkıp sana doğru koştuğunu duyarım hep. ”Üşürsen soğukları, hastaysan mikropları bana ilet…” Mağlup mu desem, mahçup mu? Ama ikisi de değil, Ben garip, sen güzel, dünya mutlu... Öyle tuhafım bu akşamüstü. Ve hep olmayacak şeyler kurarım, Gülünç, acemi, çocuksu… Seviyorum seni çıldırasıya…Ahmet Arif Seni, anlatabilmek seni. İyi çocuklara, kahramanlara, Seni, anlatabilmek seni, Namussuza, haldan bilmez, Kahpe yalana. Başın pınar, ayakların göl olsun! Evet, ağlamaklı oluyorum, demdir bu. Hani, kurşun sıksan geçmez geceden, anlatamam, nasıl ıssız, nasıl karanlık. Ve zehir, zıkkım cigaram. Gene bir cehennem var yastığımda, gel artık. Üzme hiç kendini, ölürüm sonra. Ölmek, hiçbir şey değil. Sen böyle canlı, sıcak, dost, aziz ve en güzeli sevgiliyken ölmek, acı da olsa katlanılır. Vurulmuşum düşüm, gecelerden hayra yoranım çıkmaz canım alırlar ecelsiz, sığdıramam kitaplara. Canımın gizlisinde bir can idin ki, kan değil sevdamız akardı geceye, sıktıkça cellat kemendi. Ve nelere baskın gelmezdi ki, seni düşünmenin tadı. Kaç bin yıllık hasretimin koncası, gözlerinden, gözlerinden öperim, bir umudum sende, anlıyor musun? Terk etmedi sevdan beni, aç kaldım, susuz kaldım, hayın, karanlıktı gece. Can garip, can suskun, can paramparça. Ve ellerim, kelepçede, tütünsüz uykusuz kaldım, terk etmedi sevdan beni. Gitmek, gözlerinde gitmek sürgüne. Yatmak, gözlerinde yatmak zindanı gözlerin hani? Sus, kimseler duymasın, duymasın, ölürüm ha. Aymışam yarı gece, seni bulmuşam sonra. Seni, kaburgamın altın parçası. Seni, dişlerinde elma kokusu. Bir daha hangi ana doğurur bizi? Düşlerimdeki sensin, İçimin yangınına göz yaşım fayda etmiyor… Gideceğim bütün yollar sana çıkıyor… Gel beraber alalım nefesimizi sevdiğim sensiz boğazımdan geçmiyor. Acıyor içim acıyor canım yandı içim acıyor… Benim içim hiç böyle acımamıştı. Göz yaşlarım kan oldu aktı yüreğime… İçime hançer saplıyorsun delik deşik ettin yüreğimi… Kalp dayanır da beyin ne yapsın buna? Bir daha dünyaya gelsem aynı hayatı, daha ustaca ve korkusuz yaşarım. Ama bu sefer seni tanımakta gecikmem… Aslında benim senden hiç kopamayışım, sensiz dünyayı hafif buluşumdur bütün mesele! Leylim, Nicesin gene? Beyninde mi, yüreğinde mi, başka bir yerinde mi nerendeyse o inat yönünü yaratan dokuları öpmek isterim. Evrende seni özler, seni isterim. Başkaca hiç. Ne taktığım, ne de vurulacağım bir nen yok. Seni. Sade seni. Ben, senin için, ancak her şeyimi, bütün mevcut kıymet hükümlerini ve canımı feda etmekle belki biraz hafiflemiş olurum. Yine de ödemiş, karşılık vermiş olamam. Bu, hem çok acı hem de şaheser bir ruh hali. Kimselere mecbur olmadım, olmam da. Yiğitliğim ve rivayet olunan erkekliğim, bundandır… Ama senin mecburun olmak, beni hiç mi hiç küçültmüyor, Aksine yüceltiyorsun, İNSAN ediyorsun, yaşatıyorsun. “Canım Benim, Bilir misin, 'canım' dediğimde içimden canımın çıkıp sana koştuğunu duyarım hep.“ Dayan kitap ile Dayan iş ile. Tırnak ile, diş ile, Umut ile, sevda ile, düş ile, Dayan rüsva etme beni. Dayan kitap ile dayan iş ile. Tırnak ile diş ile umut ile sevda ile düş ile dayan rüsva etme beni. “Susmak ve beklemek, müthiş” “Öylesine hûlya, kutsal ve uzaksın ki… Allah kahretsin beni.” ”Üşürsen soğukları, hastaysan mikropları bana ilet…” Başın pınar, ayakların göl olsun!Ahmet Arif Gözlerini öperim. Ama gene Arif Ve sen geçersin içimden. Bitmek bilmezsin. Ahmet Arif Gene bir cehennem var yastığımda, gel artık…Ahmet Arif Ve nelere baskın gelmezdi ki, seni düşünmenin Arif Akşam erken iner mahpusaneye. Ejderha olsan kar etmez. Ne kavgada ustalığın, Ne de çatal yürek civan oluşun. Kar etmez inceden içine dolan, Alıp götüren hasrete. Beşikler vermişim Nuh'a Salıncaklar, hamaklar, Havva Ana'n dünkü çocuk sayılır, Anadoluyum ben, Tanıyor musun? Yiğit harmanları, yığınaklar, Kurulmuş çetin dağlarında vatanların. Dize getirilmiş haydutlar, Hayınlar, amana gelmiş, Yetim hakkı sorulmuş, Hesap görülmüş. Kimselere bir şey demek için değil, kendi susuzluğumuz, yangınlığımız için yazıyoruz. Unuttum. Korkmayı, sakınmayı. Seni alamazlar benden. Tılsım bu işte. Ayakta, fırtına gibi beni tutan bu. Benim her şiirimde varsın ve olacaksın. Ama dünyanın en dehşet şiiri bile “sen” olamaz. Ve dünyamızın kocaman bağrına senin adını, cehennem ateşinden harflerle yazacağım. Dante Alighieri de şaşsın işte! “Namusluca yaz.” deyişin de bir tuhaf! Sanki hayatımda “namusluca” geçmeyen, yaşanmayan bir an varmış gibi. Her dilediklerini yapsınlar. İsterlerse sinirlerimi, etlerimi, kemiklerimi, adımı, sanımı, cımbızlarla tek tek alsınlar. Unuttum, korkmayı sakınmayı. Seni alamazlar benden. Tılsım bu işte. Ayakta, fırtına gibi beni tutan bu. Bu gözler, bir kere bile faka basmadı çığ bekleyen boğazların kıyametini karlı, yumuşacık hıyanetini uçurumların, önceden bilen gözleri. Çaresiz vurulacaktı, buyruk kesindi, gayrı gözlerini kör sürüngenler yüreğini leş kuşları yesindi. Namus işçisiyim yani yürek işçisi. Korkusuz, pazarlıksız, kül elenmemiş, ne salkım bir bakış resmin çekeyim, ne kınsız bir rüzgâr mısra dökeyim. Oy sevmişem ben seni. Mağlup mu desem mahcup mu ama ikisi de değil. Ben garip, sen güzel dünya umutlu öyle bir tuhafım bu akşamüstü sevgilim canavar götürür gibi iki yanım iki süngü… Kimselere mecbur olmadım, olmam da. Yiğitliğim ve rivayet olunan erkekliğim, bundandır... Ama senin mecburun olmak, beni hiç mi hiç küçültmüyor. Aksine yüceltiyorsun, İNSAN ediyorsun, yaşatıyorsun.. Kaderimiz bir tuhafsa, ömrümüzü dolu bir kadeh gibi sindire sindire içemediysek, günahı boynumuza değil. Seviyorum seni çıldırasıya.. Payı yok, apansız inen akşamdan, Bir kadeh, bir cigara, dalıp gidene, seni anlatabilsem seni… Yokluğun, cehennemin öbür adıdır. Üşüyorum, kapama gözlerini. Seni sevmek, felsefedir kusursuz. İmandır, korkunç sabırlı. İp’in, kurşun’un rağmına, yürür pervasız ve güzel… Bu gözÎer, bir kere biÎe faka basmadı çığ bekÎeyen boğazÎarın kıyametini karÎı, yumuşacık hıyanetini uçurumÎarın, önceden biÎen gözÎeri. Çaresiz vuruÎacaktı, buyruk kesindi, gayrı gözÎerini kör sürüngenÎer yüreğini Îeş kuşÎarı yesindi. Beni terk etmedi sevdan beni, aç kaÎdım, susuz kaÎdım, hayın, karanÎıktı gece. Can garip, can suskun, can paramparça. Ve ellerim, keÎepçede, tütünsüz uykusuz kaÎdım, terk etmedi sevdan beni. Öyle yıkma kendini, öyle mahzun, öyle garip. Nerede olursan ol, içerde, dışarda, derste, sırada, yürü üstüne üstüne, tükür yüzüne celladın, fırsatçının, fesatçının, hayının. Vurulsam kaybolsam derim, çırılçıplak, bir kavgada, erkekçe olsun isterim, dostluk da, düşmanlık da. Leyla! Çaresizliğimden gayri hiç bir kabahatim yok benim. Vurulmuşum, düşüm gecelerden kara, bir hayra yoranım çıkmaz. Canım alırlar ecelsiz, sığdıramam kitaplara. Şifre buyurmuş bir paşa, vurulmuşum hiç sorgusuz, yargısız… Mağlup mu desem mahcup mu ama ikisi de değil. Ben garip, sen güzel dünya umutlu öyle bir tuhafım bu akşamüstü sevgilim canavar götürür gibi iki yanım iki süngü… Salavat getirir dağ dağ taburlar narlı bahçe üzere, kanlı bir akşam gelen elçi değil Azrail olsun, anam avradım olsun kaçarsam. Her dilediklerini yapsınlar. İsterlerse sinirlerimi, etlerimi, kemiklerimi, adımı, sanımı, cımbızlarla tek tek alsınlar. Unuttum, korkmayı sakınmayı. Seni alamazlar benden. Tılsım bu işte. Ayakta, fırtına gibi beni tutan bu. Seni ölesiye öperim canım. Nerde o ölüm! Tanrı bana kepazelik ölümler sundu hep. Elbette ki önce sen! Nem var ki başka! Ha, neyini mi merak ederim? Serçe parmağındaki tüyden, kulak memendeki tatarcık ısırığına, düşlerine, esnemene, şıpıdık terlikle mutfaktan çıkışına kadar nen varsa! Gözlerini öperim. Ama gene yarımım. Sabah gözlerimi sana açarım. Akşam uykularımı senden alırım. Nereye, ne yana dönsem karşımda mutluluğun o harikulade baş dönmesini bulurum. ''Bir daha dünyaya gelsem aynı hayatı, daha ustaca ve korkusuz yaşarım. Ama bu sefer seni tanımakta gecikmem...'' ''Deli kadınlar iyidir... Onları çok severim. Çünkü ne kahkahaları tutsak, ne gözyaşları sınırlı, ne arzuları mahpus, ne öfkeleri prangalıdır..." Bunlar, engerekler ve çıyanlardır, bunlar, aşımıza, ekmeğimize göz koyanlardır, tanı bunları, tanı da büyü. Bu, namustur künyemize kazınmış, bu da sabır, ağulardan süzülmüş. Sarıl bunlara sarıl da büyü. “Merhaba canım. Mektubun gecikti gene. Belki de ne yazacağını kestiremiyorsun! Oysa adını yazman yeter. Görünce içim aydınlanıyor.” Dişine zar, boynuna ter olasım gelir. Gün yirmi dört saat seni düşünmek. Ne yüce, ne sonsuz bir duygu bu bilir misin ki…? Kimselere mecbur olmadım, olmam da. Yiğitliğim ve rivayet olunan erkekliğim bundandır... Ama senin mecburun olmak, beni hiç mi hiç küçültmüyor. Aksine yüceltiyorsun, İNSAN ediyorsun, yaşatıyorsun... İçmek! Gözlerinde içmek ay ışığını. Varmak! Gözlerinde varmak can tılsımına. Gözlerin hani? Ben bütün bu manasız iç sıkıntılarından senin var olduğunu hatırlayarak sıyrılıyorum. Sen ister dostum ol ister sevgilim, yeter ki hayatımda ol. Sen bana geldikçe sana ihtiyacım olacak. Senden başka hiçbir isteğim yok. Beni asıl üzen yaşayışını hor görürcesine kendini savrukluğa vermendir. Aslında yalnızlık duymayan, can sıkıntısı çekmeyen sade hayvanlardır! Elbette ki önce sen! Nem var ki başka! Ha, neyini mi merak ederim? Serçe parmağındaki tüyden, kulak memendeki tatarcık ısırığına, düşlerine, esnemene, şıpıdık terlikle mutfaktan çıkışına kadar nen varsa! Ve nelere baskın gelmezdi ki, seni düşünmenin tadı. Giden gitmiş, hüznü ayaklandırmak boşuna… Evet, ağlamaklı oluyorum, demdir bu. Hani, kurşun sıksan geçmez geceden, Anlatamam, nasıl ıssız, nasıl karanlık... Kirvem haÎÎarımı aynı böyÎe yaz rivayet sanıÎır beÎki, güÎ memeÎer değiÎ domdom kurşunu paramparça ağzımdaki. Düşün! Uzay çağında bir ayağımız, ham çarık, kıÎ çorapta oÎsa da biri, düşün, oÎasıIık, atom fiziği,ve bizi biz eden amansız sevda. VuruÎmuşum düşüm, geceÎerden hayra yoranım çıkmaz canım aÎırÎar eceÎsiz, sığdıramam kitapÎara.
ahmed arif doğum günü şiiri